[ad_1]
Yaz gelince fazla kilolardan kurtulma telaşı başlıyor. Dün bir dostum, “Hangi diyeti yapsam da şu 5 kilodan kurtulsam karar veremiyorum” diye dert yandı. Gerçekten ortalıkta birçok popüler diyet reçetesi uçuşuyor. Dukan diyeti, metabolik diyet, şok diyeti, Karatay diyeti, ketojenik diyet gibi liste uzayıp gidiyor.
İnsanlar da bir diyet modeline başlıyor, olmayınca öbürüne geçiyor, sonra tekrar geri dönüyor. Aslında beslenme modelini seçerken, 4 önemli konu var.
1. KİLO ALMA NEDENİNİZİ BULMADAN DİYETE BAŞLAMAYIN
Eminim sizin de bu konuda gözlemleriniz olmuştur. Yakın arkadaşlarınızın içinde sizden daha fazla yiyen, daha yağlı, karbonhidratlı beslenen ama kilo almayanlar varken, siz biraz fazla kaçırırsanız yediklerinizin kilo olarak döndüğünü görmüşsünüzdür. Bunun anlamı şudur: Metabolizmanızda bir sorun var.
Diyete başlamadan önce, obezitenin nedeninin bilinmesi gerekir. Obeziteye iki neden yol açabilir. Birincisi, kötü beslenme. Kişi masa başı çalışıyordur, saatlerce ekran önündedir, yemekleri ofisine, evine ısmarlar, fast-food ağırlıklı beslenir. Spor yapmaya, hareket etmeye zamanı yoktur. Sonuç da kilo alımıdır.
İkincisi, sorun metabolik, hormonal olabilir ya da genetiktir. Tıpta % 100’ün üzerinde obeziteye neden olan hastalık var.
Eğer organizma sağlıklı ise insanlar ne kadar kötü beslenirse beslensin vücut bir bölümünü stokta tutar, gerisini atar. Eğer fazla kilo oranınız % 30-40’ların üzerine çıkmışsa ya da beden kitle indeksi değeri 30’un üzerindeyse bu bir sağlık sorununuz var anlamındadır. Bu durumda mutlaka kilo almanıza neden olan hastalığı araştırıp tedaviyi ve diyet programını buna göre ayarlamanız gerekir.
Altta yatan sağlık sorununu bulmadan diyet yapmak, havanda su dövmeye benzer.
2. YAPTIĞINIZ DİYET SAĞLIĞINIZI BOZMAMALI
Popüler olmuş her diyet sağlıklı diyettir diye bir kural yok. Aksine birçok diyetin uzun dönemde sağlığı bozduğu, hatta kalıcı hasarlar verdiği konusunda birçok çalışma var.
Dukan diyeti, Karatay diyeti gibi kırmızı et, hayvansal yağdan zengin diyetleri yapanları uzun dönemde bekleyen tehlike koroner kalp hastalığı ve hipertansiyon. Kırmızı et, vücutta enflamasyonu artırıyor. Enflamasyon ise aterosklerozu, diğer bir damar yatağının bozulmasını hızlandıran en önemli faktör. Hayvansal yağların da lipotoksisiteyi tetikleyen bir rolü var. Özetle, hele ki ailenizde kalp-damar hastalığı olan kişiler varsa bu diyetlere doktora danışmadan başlamayın. Detoks diyeti ya da şok diyeti gibi 1-2 haftayla sınırlı, çok düşük kalorili diyetlerde bu süre aşılırsa vücudun günlük ihtiyacı olan protein, mineral, vitamin eksiklikleri başlar. Ara öğün önermeyen, meyveden zengin metabolik diyet, insülin direnci ve hipoglisemisi ya da diyabeti olan hastalar için uygun değil. İnsülin direncinde öğün süreleri kısalır, bu grup hastalar ana öğünlere hipoglisemik yani fazla acıkmış girerse hızlı ve fazla yer, kilo alır. Öğün öncesi küçük bir ara öğün, bu açlık ataklarını kontrol altına alır. Bu nedenle metabolik diyet, insülin düzenine uygun bir diyet değil.
3. SÜRDÜRÜLEBİLİR DİYETLER OLMALI
Kısa süreli diyetlerin bir anlamı yok. Hızlı kilo verdiren diyetlerle kilo verilince genel olarak kilonun % 90’ı yağdan, % 10’u kastan gider ama tekrar alınan kilonun % 100’ü yağdan alınır. Sonuçta her kilo verildiğinde % 10 kas kaybı yaşanır. Bu nedenle kilo verip tekrar almak sağlığa zararlı. Avrupa’nın birçok ülkesinde zayıflama merkezleri var. Bunların içinde en ünlüsü Buchinger Klinik. Türkiye’den de birçok ünlü her yıl düzenli olarak bu kliniklere giderek 8-10 kilo verip dönüyor. Ama bu kiloları, gelince yine birkaç hafta içinde alıyor.
Hızlı zayıflamanın en önemli mahzuru, organları çevreleyen yağların erimesi. Normalde vücudumuzda kalpte, böbreklerde, birçok organ yağ yastıklarının içinde. Aşırı ve hızlı zayıflama sonucu bu yağ yastıkları erirse organ yetmezlikleri ortaya çıkar. Bu nedenle hızlı zayıflama uğruna yaşamını kaybeden birçok ünlü bilirim.
4. SİZE ÖZEL HAZIRLANMAYAN DİYETİ UYGULAMAYIN
İnternetteki hazır diyet örneklerini uygulamanın size zarar verebileceğini unutmayın. Beslenme programı, beslenme uzmanı tarafından, herhangi bir sağlık sorunu olmayan kişilerde ayrı, metabolik ya da hormonal sorunu olanlarda ayrı planlanmalıdır.
Diyet planı düzenlenirken yaş, cinsiyet, kilo ve meslek çok önemli. Genç birisine verilecek program ile yaşlıya verilecek program, vücut kitle indeksi 30’larda olan birine verilecek diyet ile 40’ın üzerinde morbit obezin diyeti farklıdır. Masa başı çalışan kişi ile daha aktif, enerji gerektiren bir işte çalışanın beslenme programı farklı olmalı.
Metabolik hastalığı olanlarda ayrı, insülin direncinde ayrı beslenme planı yapılmalı, insülin direncinde öğün süresini ölçmeden diyete başlanmamalı. Kalp ya da böbrek sorunu olanlarda daha dikkatli planlanmalı.
EN İYİSİ İNTEGRAL DİYETİ MODELİ
BU 4 önemli kriteri göz önünde tuttuğumuzda bu sınavdan geçen tek diyet, “integral beslenme modeli”dir. “İntegral beslenme modeli” yeni bir tanımdır. Bu modeli tanımlayan bir kişi değil ekip. Bu ekipten beslenme uzmanı Begüm Demircan, bu programı özetledi.
Demircan diyor ki: “Öncelikle obezite bilinenin aksine bir estetik değil, sağlık sorunu. Bu nedenle ekip olarak temelde yatan sağlık sorununu tespit ederek ona yönelik bir beslenme düzeni planlıyoruz. Biraz dikkat edilirse görülecek ki, doktor da, fizyoterapist de, psikolog da hatta spor hocası da diyet programı yazıyor. Bunlar kendi başlarına ayrı ayrı çalışıyor. Oysa obezite tedavisi, beslenme uzmanı kontrolüyle yürütülecek bir ekip işi. Ekibimizde metabolizma uzmanı hekim, beslenme uzmanı ve psikologlar var, fizik tedavi uzmanının bulunduğu bir spor merkeziyle koordineli çalışıyoruz.
Kilo verme sorunu olan kişilerde önce beden ölçüleri, beslenme alışkanlıkları, daha önce gittikleri zayıflama merkezleri, bunların sonuçları, hobileri, yeme stilleri gibi konularda ön görüşme yapıyoruz. Metabolizma uzmanı tarafından kilo fazlalığının altında bir sağlık sorununun olup olmadığı biyokimya testleriyle araştırılıyor. Bu bulguların sonucunda, medikal beslenme ve gerekirse ilaç programı oluşturuluyor. Diğer programlardan iki farkımız var. Birincisi, danışanlarımızı sadece kilo değerleriyle izlemiyoruz. Kolesterolünün, trigliseritlerinin, karaciğer yağlanmasının düzelmesi de bizim için çok önemli. Bu nedenle düzenli kontrollerini yaptırıyoruz.
İkinci farkımız, algı yönetimi. Genel olarak, kilosu fazla olan insanlar aceleci, 5 senede aldığı kiloyu 15 günde vermek istiyorlar. Bunun doğru ve sağlıklı olmadığını anlatıyoruz.
Diyet planlamasında ‘KISS’ modelini uyguluyoruz. Program kişiye özel olmalı, sağlıklı ve sürdürülebilir olmalı. Kilo yönetimi planında, bizim için önemli olan kriter, elbette her ay kilo kaybının olması ancak bu kilo kaybının, gerekirse bir yıla kadar yayılmış bir süreçte de sürmesi. İntegral beslenme modelinde kilo veren kişiler arasında bir yıl içinde tekrar kilo alan kişi oranı yok denecek kadar az.”
İntegral diyet bu nedenle diğer beslenme programlarından daha fazla öne geçiyor.
[ad_2]
Kaynak