fbpx
Saglik

Ölüm sebebi o ameliyat mı?

[ad_1]

Ünlü oyuncu Yıldırım Öcek’in vefatının ardından, mide küçültme ameliyatları tekrar gündeme geldi. Obezite cerrahisi alanında uzman hekimler ise bu vakanın obezite cerrahisi ameliyatlarıyla alakası olmadığını, obezitenin tedavisinde altın standart olan bu ameliyatların uygun hastalarda hayat kurtardığını söylediler.

Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Kurucusu Prof. Dr. Alper Çelik

“YILDIRIM ÖCEK MİDE KÜÇÜLTME AMELİYATI OLMADI”

Obezite ameliyatı yüksek riskli bir ameliyat mı?

Oran aslında yüksek değil. Risk, bir safra kesesi ameliyatından veya bir kalp ameliyatından daha yüksek değil.  Obezite ameliyatları, pek çok hastalığı ortadan kaldırabilmesi sayesinde önemli bir ameliyattır.

Asıl söylenmesi gereken şey şu; ben merhumu yakinen tanıyan bir hekimim. Şunu söyleyebilirim ki; Yıldırım Öcek mide küçültme ameliyatı olmadı. Yıldırım Bey, ince bağırsaklarıyla alakalı bir ameliyat oldu. Midesinin yarısı hala duruyordu. Yani mide küçültme ameliyatından tamamen farklı bir ameliyat oldu. Bu ameliyat ömür boyu vitamin ve mineral takviyesini gerektiren ve çok ciddi hasta uyumu gerektiren bir ameliyattı.

Kendisiyle kontrolsüz kilo kaybı ve ishal şikâyetleri nedeniyle iki defa görüştük. Kullanması gereken vitamin ve mineral takviyeleri vardı ama kullanmıyordu.

“İLAÇ, DİYET, EGZERSİZ OBEZİTEYİ TEDAVİ ETMEKTE YETERLİ DEĞİL”

İnce bağırsakla ilgili bir operasyon olmasına rağmen Yıldırım Bey’in midesinin de bir kısmı alındı sonuçta. Peki, siz mide küçültme ameliyatlarını kimlere öneriyorsunuz?

Her şeyden önce obezite estetik bir sorun değil, bunun bilinmesi gerekiyor. Obezite, kozmetik bir problem değil ciddi bir sağlık sorunudur ve birçok hastalığı da beraberinde getirir. Bu nedenle de hızlı bir şekilde çözüme kavuşturulması gerekiyor. Şu an için bu ameliyatlar elimizdeki en güçlü tedavi yöntemidir.

Ne yazık ki ilaç, diyet,  egzersiz ve davranış tedavileri obeziteyi tedavi etmekte yeterli değil. Cerrahlar bu ameliyatı yapmak durumundalar çünkü hastaların çok büyük bir kısmının bu ameliyatlara ihtiyacı var. En önemlisi, bu tarz ameliyatlar diyabet, tansiyon ve kolesterol gibi pek çok hastalığı kökünden çözebiliyor.

Ancak tedaviyi yapan ekibin çok iyi olması ve hastayı çok iyi takip etmesi gerekir. Hastanın da kendisine çok iyi bakması gerekir. Bu hastalar vitamin ve minerallerini kullanmalı, doktor kontrollerini kesinlikle ihmal etmemeli, alkol ve sigaradan uzak durmalıdır.

 

“BU AMELİYATLAR İYİ EĞİTİLMİŞ HEKİMLERCE YAPILDIĞINDA SONUÇLARI MUCİZEVİDİR”

Türkiye, obezite, diyabet ve bunlara bağlı hastalıkların tedavisine milyonlarca dolar harcıyor. Bu ameliyatlar bu harcamaları çok ciddi oranda düşürebilir. Obezite ameliyatlarına bağlı ölüm riski, beyin ameliyatlarından, kalp ameliyatlarından ya da başka ameliyatlardan daha yüksek değildir. Hatta çoğundan daha aşağıdadır. Örneğin; koroner baypas ameliyatlarına bağlı ölüm riskinin onda biridir. Ama nedense hep bu ameliyatların kötü yönleri ortaya çıkarılıyor.

Bu ameliyatlar iyi eğitilmiş hekimlerce yapıldığında sonuçları mucizevidir, işte bunu unutmamak gerekir.

Son günlerde mide botoksu diye bir kavram ortaya çıktı. Mide botoksu nedir, obezite cerrahisine alternatif bir yöntem midir?

Mide botoksu, bilimsel anlamda ispatlanmış bir yöntem değildir. Geçerliliği çok kısadır.

“HASTALARIN YAŞAM SÜRESİNİ UZATIYOR”

Obezite Cerrahı Prof. Dr. Hasan Altun

“Artık obezite ameliyatları, metabolik ameliyatlar olarak da geçiyor. Bu ameliyatlar dünyada artık çok yaygın kullanılıyor ve sonuçları çok net biliniyor. Bu ameliyatlar aynı zamanda obezitenin yandaş hastalıklarının (diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi, kolesterol yüksekliği  vb.) tedavisinde de kullanılıyor. Kilo verdirmede dünyada en başarılı tedavi şekli.  Bu ameliyatı olan obez hastalar,  ameliyat olmayan obez hastalara göre ortalama 8-12 yıl daha fazla yaşıyor. Ayrıca bu yandaş hastalıklardan yüzde 70’in üzerinde tamamen kurtuluyorlar.

Obezite ameliyatları,  ABD başta olmak üzere dünyada çok fazla uygulanıyor. Türkiye’de tahmin edilen ameliyat sayısı 20 bin civarında. Amerika’da 200 binleri geçmiştir. Bu konuda çalışan birçok dernek var. Bu ameliyatların sayısı da giderek artıyor. Çünkü obezite dünyada çözülemiyor ve en etkili tedavi bu olduğu için insanlar bu tedaviye başvuruyor. Türkiyede obezite yüzde 32 civarında, maalesef bu çok yüksek bir rakam. Avrupa’da birinciyiz ama ameliyat sayılarına bakarsanız bunun çok gerisindeyiz.

“HASTA 10 YIL SONRA BİLE ÖLSE BU DURUM TÜP MİDEYE BAĞLANIYOR”

Normalde bu ameliyatlardan ölüm oranı binde 1 civarında. Türkiye’de oranı bilmiyorum ama çok yüksek olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de haber olan sadece ölümler. Ameliyattan sonra hasta 10 yıl sonra bile ölse bu durum  tüp mideye bağlanıyor. Ya da hasta seneler sonra hemoroid olsa bile tüp mide suçlanıyor. Türkiye’de ameliyat olan 100 binden fazla insan vardır. Bunların birçoğu da ameliyatlardan çok fazla fayda göre hastalar.

Ameliyata bağlı ölüm diyebilmemiz için ameliyattan sonraki 3 ayda ameliyata bağlı bir komplikasyon gelişmesi gerekir. Yıldırım Öcek’in ölümü tüp mideye mi bağlı bilmiyorum. Bunu ancak doktorları açıklayabilir.

“TÜRKİYE OBEZİTE CERRAHİSİNDE DÜNYADA ÇOK İYİ KONUMDA AMA…”

Türkiye obezite cerrahisinde dünyada çok iyi konumda. Farklı ülkelerden birçok insan Türkiye’ye ameliyat olmaya geliyor. Ama Türkiye’de bu ameliyatı uygun koşullarda yapmayan merkezler var. Uygun merkezlerde  komplikasyon oranları çok düşüktür. Türkiye’de obezite cerrahisi konusunda çalışan iki dernek ve bir vakıf var. Ölüm oranları yüksekse bunları azaltmak için derneklerin onay verdiği ve gerekli temel eğitimi almış insanların bu ameliyatları gerçekleştirmesi gerekir.

Obezite kronik bir hastalıktır ve hastayı hayat boyu takip eder. Ameliyat sadece bir araçtır ve hasta bu aracı ne kadar iyi kullanırsa o kadar fayda görür. Sadece ameliyat olmak da yetmiyor, hastaların sorun yaşamamaları için kontrollere düzenli gelmeleri gerekiyor.

Kontrole düzenli gelmeyen, verilen ilaçları düzenli kullanmayan hastalarda sorunlar yaşanabilir.”

 Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Türkçapar

“BU AMELİYATLAR, ‘MİDEYİ KÜÇÜLTELİM DE HASTA AZ YESİN VE ZAYIFLASIN’ AMELİYATLARI DEĞİL”

“Mide küçültme ameliyatı, obeziteden, şişmanlıktan kurtulmada kalıcı bir yoldur. Hatta Amerikan Diyabet Birliği, artık bu tür ameliyatları Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 30-35 olan kişiler için de düşünün diyor. Bu ameliyatla ilgili sonuçlar bütün dünya da mükemmel. Yaşam süresini 10 yıl uzatıyor, şeker hastalığını (diyabet) ortadan kaldırıyor, yüksek tansiyonu düzeltiyor. Yani obezite cerrahisini sadece kilo verme ameliyatı olarak görmemek lazım.

Bu ameliyatlar, ‘mideyi küçültelim de hasta az yesin ve zayıflasın’ ameliyatları değil. Tamamen hormonal etkiler üzerinden gidiyor, bu nedenle de diyetlerdeki başarısızlıklar burada yok. Ameliyat ettiğimiz hastanın şekeri daha ameliyattan birkaç hafta sonra düzeliyor. Çünkü bağırsaklar ve mideden salgılanan maddelerle ilgili değişiklikler oluyor, iştah azalıyor. Diyette böyle bir şey yok. Diyete başladığınızda iştahınız azalmaz. Metabolizma hızınız artıyor, bu sayede de iki kilo verecekken dört kilo veriyorsunuz. Bütün bunların yanı sıra karaciğer yağlanması diyette, ameliyata oranla daha az düzelme oluyor. Diyetle 10 kilo bile verseniz düzelmiyor ama obezite tedavisinde çok daha hızlı düzeliyor.

“GERÇEKTEN AMELİYATA İHTİYACI OLAN İNSANLAR BU AMELİYATI OLMAKTAN KAÇINIYORLAR”

Uyku apnesi çok daha hızlı düzeliyor. Hasta geceleri çok rahat uyumaya başlıyor. Bunlar kanıtlanmış tartışılan noktalar. Türkiye’de obezite cerrahisi çok geç başladı. Bu ameliyatlar mide kelepçesi olarak başladı, sonrasında gastrik baypas dediğimiz ameliyatlar ortaya çıktı. En sonunda da mide küçültme ameliyatları ortaya çıktı, tıpta bir devrim oldu.

Koroner baypas ameliyatından ölüm oranı yüzde ikidir. Ama bu haber olmaz; çünkü kalp ameliyatı der geçeriz. Özellikle yaşlılardaki kalça protezlerinde ölüm riski bu ameliyatların dört beş katıdır. Ama bu da haber olmaz çünkü algıda seçicilik var. Bu ameliyatlar güzellik ameliyatı olarak görüldüğü için ‘Güzelleşmek için ameliyat oldu, öldü’ şeklinde bir yaklaşım var ama bu son derece yanlıştır.

Bu şekilde olduğu zaman gerçekten bu ameliyata ihtiyacı olan insanlar bu ameliyatı olmaktan kaçınıyorlar.

 “MUSTAFA KOÇ YAŞAMINI YİTİRDİĞİNDE DE AYNI DURUM BAŞIMIZA GELDİ”

Bu ameliyatlar sanki ölümcül bir ameliyatmış gibi algılanıyor. Örneğin, Yıldırım Bey beş yıl önce ameliyat olduğu halde hayatını kaybedince insanlar ‘Yıldırım Öcek mide ameliyatı oldu, kesin ondan ölmüştür’ diyebiliyor.

Rahmetli Mustafa Koç yaşamını yitirdiğinde de aynı durum başımıza geldi. Mustafa Bey, ameliyat olmadan önce rahat nefes alamıyordu, uyuyamıyordu. Ameliyattan sonra hiçbir sorunu kalmadı, hatta çok mutluydu. Yanılmıyorsam ameliyattan iki ay sonra bir enfarktüs geçirip hayatını kaybetti. Ama insanlar onun da mide küçültme ameliyatından dolayı öldüğünü düşündüler.”

Obezite Cerrahı Op. Dr. Murat Üstün:

“TEK BİLİMSEL YÖNTEM: OBEZİTE CERRAHİSİDİR”

“Diğer yöntemlerle engellenemeyen ve belli bir eşiği aşmış obezite hastalarında, kalıcı ve uzun süreli kilo kaybı sağlayabilecek tek bilimsel yöntem obezite cerrahisidir. Günümüzde obezite cerrahisi laparoskopik olarak uygulanır ve neredeyse safra kesesine eşit bir risk oranıyla gerçekleştirilir. Bu ameliyatların bir kısmı mide hacmini azaltarak, bir kısmı ise bir miktar ince bağırsağın devre dışı bırakılmasını sağlayarak etki gösteren ameliyatlardan oluşur.

Ameliyatlardaki risk oranı nasıl düşürülür?

Obezite cerrahisinde riski oluşturan şey, ameliyatlardan çok hastanın halihazırda obezite nedeniyle ahip olduğu yandaş hastalıklardır. Ameliyatlardaki risk oranının düşürülmesi ise iyi hasta seçimi, dikkatli hasta hazırlığı, uygun yöntem seçimi, deneyimli cerrah, donanımlı hastane ve kaliteli malzeme gibi bileşenleri gerektirir.

“ÜLKEMİZDE OBEZİTE CERRAHİSİ PROBLEMLİ BİR ŞEKİLDE İLERLİYOR”

Ülkemizde obezite cerrahisinin problemli bir şekilde ilerlediğini yıllardır söyleyen cerrahlardan biri olarak, bu ameliyatlardan kaynaklanan hasta kayıplarının çoğunun bu bileşenlerden bir veya birkaçındaki eksikliğe bağlı olduğunu düşünüyorum.

Sağlık Bakanlığı obezite ameliyatlarından yaşam kayıplarının artması üzerine birtakım düzenlemeler getirmeye çalışıyor ama henüz çok yetersiz. Halen gerekli eğitimi almamış, ileri laparoskopi tecrübesi olmayan, herhangi bir kurum ya da dernek tarafından akredite edilmemiş cerrahlar tarafından bu ameliyatların yapılmaya çalışıldığına tanık oluyoruz. Bunların yanı sıra, bazı hastanelerin sürümden kazanma mantığıyla bu ameliyatlar üzerine projeler geliştirdiğini, billboardlara reklamlar verildiğini, simsarların hastanelerde cirit attığını hayretle izliyoruz. Rekabet edebilmek için herhangi bir denetimi olmayan Çin malı stapler (zımba) kullanıldığını duyuyoruz.

Hasta, cerrahını seçerken nelere dikkat etmeli?

Ülkemizde iki obezite ve metabolizma cerrahisi derneği var. Bakanlıkla birlikte bu derneklere de büyük rol düşüyor. Tamamen bilimsel esaslara dayalı bir akreditasyon ve eğitim sisteminin getirilmesi, ameliyat yapılan hastanelerin mutlaka denetlenmesi, her cerrahın vaka sayıları, komplikasyon oranları gibi bilgilerinin izlenebilir olması şart. Amerika’da, Avrupa’da hasta cerrahını seçerken o cerrahın bu tarz istatistiklerini inceleyerek karar verebiliyor. Bizde ise bu alana daha yeni giren her cerrah „5000’in üzerinde ameliyat tecrübesi“ reklamlarına başlıyor.

Özetle, obezite ve metabolizma cerrahisi korkulacak, yüksek ölüm riski olan bir cerrahi türü değildir. Maalesef ülkemizdeki yanlış uygulamalar nedeniyle yanlış bir korku havası estirilmektedir ve bu yüzden cerrahiden çok ciddi fayda görebilecek hastalar da ameliyat seçeneğinden uzaklaşmaktadır.“

GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ


[ad_2]

Kaynak

Cok okunan

To Top