fbpx
Saglik

Kanser tedavisinde ağız sağlığını korumanın 7 yolu

[ad_1]

Kanser tedavisinde hücresel ya da hedefe yönelik tedavide büyük gelişmeler kaydedilmekle birlikte hem kemoterapi hem de radyoterapi minumum da olsa hastalıklı hücrelerle birlikte sağlıklı dokulara zarar verebiliyor. Bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla ağızdaki dokular da etkileniyor. Bununla birlikte tükürük akışı azaldığı için tükürüğün koruyucu etkisinin ortadan kalkması nedeniyle savunma daha fazla zayıflıyor ve ağız yaraları ortaya çıkıyor. Ağız yaraları, virüs, mantar ve bakterilerin vücuda giriş kapısı görevini üstlendiği için de hem ağız içi hem de tüm sistem enfeksiyonlara açık hale geliyor. Dolayısıyla kanserin yarattığı sıkıntıların dışında genel beden sağlığını etkileyen problemler ortaya çıkabiliyor.

Ağız Diş Sağlığı, Periodontoloji Uzmanı Prof. Dr. Ülkü Noyan, tüm bunların kanser tedavisinin yapılmasına engel olabileceğini, kemoterapinin ara verilmesine ya da sonlandırılmasına kadar gidebilen ciddi sonuçlar doğurabileceğine işaret ediyor. Bu nedenle kanser tedavisi öncesinde ağız ve dişlerin kontrolü önem taşıyor. 

KANSER TEDAVİSİYLE EŞ ZAMANLI AĞIZ İÇİNE İŞLEM YAPILAMIYOR

Ağız diş sağlığı ile ilgili yapılacakların tedavi başlamadan uygulanması gerekiyor. Çünkü kanser tedavisine başlandıktan sonra ağız içine yönelik herhangi bir tedavi şansı bulunmuyor. “Burada terazinin her iki kefesine şartların konularak doğru değerlendirme yapılmalı” diye konuşan Noyan, “Diş ve ağız tedavisi, kanser tedavisiyle eş zamanlı yapılamıyor. Mutlaka öncesinde yapılması gerekiyor. Bununla birlikte, öncesinde yapılan işlemlerle hem kanser tedavisinin genel başarısına katkı sağlanabiliyor, hem de olası ağız içi komplikasyonların önüne geçilerek hastanın hayat kalitesi ciddi oranda artırılabiliyor” diyor.   

KANSER TEDAVİ SIRASINDA AĞIZ SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN…

Kemoterapi veya radyoterapj sırasında ise ağız boşluğunda mantar ya da uçuklar gibi ortaya çıkabilecek herhangi bir problem, yara örtücü jeller, pomatlar, rahatlatıcı gargaralar ve ağrı kesiciler yardımıyla kontrol altına alabiliyor. Bunun yanı sıra hastaların da bazı uyarıları dikkate alması ve mümkün olduğunca ağız hijyenine dikkat etmesi gerektiği söyleyen Noyan uyarılarını şöyle sıralıyor:

Doğru diş fırçası seçilmeli: Hastaların mutlaka yumuşak bir diş fırçası tercih etmesi gerekiyor. Hatta bunu da kullanmakta zorlanılıyorsa diş fırçası kaynar suya batırılarak daha da yumuşak olması sağlanmalı.

Mentolsüz macunlar tercih edilmeli: Mentol içeren, keskin ve mukozayı tahriş edebilecek macunlar kullanılmamalı. Özellikle de diş etlerinde, ağız dokularında yanma, hassasiyet gibi durumlar ortaya çıkarsa hemen bırakılmalı. Eğer diş etleri kendiliğinden veya ufak bir uyarı ile kanıyorsa ve hiçbir şekilde fırça ya da macun kullanılamıyorsa gazlı bezle temizlik yapılmalı.

Gargaralardan yararlanılmalı: Özellikle kan değerleri çok düşük olan hastalarda fırçalama sırasında kanama oluşabileceğinden gargaralar uygun bir çözüm oluyor. Bunun için, ağız içi hijyeninin sağlanmasında alkol içermeyen ancak bakterilere etki edebilen gargaralar kullanılmalı. Gerekirse gaz tamponlar gargara ile ıslatılıp dişler ve ağız dokularının silinerek temizliği sağlanmalı. 

Ağız ve dudaklar nemli tutulmalı: Ağız kuruluğu daha fazla plak birikimine yol açtığı için ağız hijyenine dikkat edilmesi önem taşıyor. Bununla birlikte sık sık ama yavaş yavaş su içmek ve besinleri su ile birlikte almak, tükürük salgısını artırmak için şekersiz sakız çiğnemek ya da şekersiz limonlu şekerleri emmek de ağızın nemlendirilmesinde yarar sağlıyor. Dudaklarda yara oluşmasını önlemek amacıyla petrol içermeyen bir ürünle sık sık nemlendirilmeli.

Tahrişlere karşı korunmalı: Ağız dokularının tahriş yaratan etkenlerin başında alkol ve sigara geldiği için öncelikle bunlardan uzak durulmalı. Bunun yanı sıra, dokuları etkileyecek sarımsak, soğan, baharatlı, tuzlu, asitli, sıcak yiyecek ve içecekleri tüketmemek gerekiyor. Beyaz kan hücrelerinin sayısı azaldığında galeta gibi sert yiyecekler ağız dokularını yaralayabileceği için bu tarz sert, kuru gıdalar yenilmemeli.

Protezler sadece yemek yerken kullanılmalı: Özellikle yüksek doz kemoterapi ve radyoterapi tedavisinden sonra 3 hafta süreyle protezler yalnızca yemek sırasında kullanılmalı. Sorasında sabunla temizlendikten sonra, temiz su içerisinde muhafaza edilmeli. Yine ağızda yaralar varsa hekim tarafından önerilen yara iyileştirici, örtücü jel veya pomatlar protez içerisine konularak hem yaranın gelişmesi önlenmeli, hem de rahatlık sağlanmalı.

Buz uygulaması yapılmalı: Kan akışını dolayısıyla ilacın ağız dokularına ulaşmasını azaltacağı için kemoterapi ilaçları verilmeden önce ve verildikten 1/2 saat sonra buz kalıpları emilerek ağız dokuları korunmalı.

TEDAVİ SONRASINDA DA AĞIZ HİJYENİNE DİKKAT

Kanser tedavisi gören hastaların tedavileri sonrasında da ağız diş sağlığına dikkat etmeleri önem taşıyor. Çünkü özellikle baş boyun bölgesine yapılan radyoterapi uygulamaları çok fazla çürük oluşumuna neden oluyor. Ortaya çıkabilen enfeksiyonun genel sağlığı da etkilediğini hatırlatan Prof. Noyan, bu nedenle tedavi sonrası ağız hijyeni sağlanması ve düzenli diş hekimi kontrollerine gidilmesinin çok önemli olduğunu söylüyor. Diş çekimi tedaviden 1-1.5 yıl sonra yapılabiliyor. Ortodontik tedaviler ve implant uygulamaları için de yine en az 1-1.5 yıl  geçmesi gerekiyor. Çocuklarda da tedavi sırasında ve sonrasında çene ve diş gelişimi de yakından izlenmeli ve koruma amaçlı flor uygulanmalı.

[ad_2]

Kaynak

Cok okunan

To Top