[ad_1]
Türk Nöroloji Derneği Beyin Damar Hastalıkları, Nöroyoğun Bakım ve Girişimsel Nöroloji Bilimsel Çalışma Grupları ev sahipliğinde 14-16 Eylül’de düzenlenecek „2. Türkiye İnme Akademisi“ öncesinde, İstanbul’da beyin damar hastalıklarındaki son gelişmelerin ele alındığı basın toplantısı düzenlendi.
Toplantıda konuşan Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, serebrovasküler hastalıkların en ciddi tablosunu oluşturan inmenin dünyada ve Türkiye’de birinci öncelikli sağlık problemi olmaya devam ettiğini anlattı.
İnmeye neden olan risk faktörlerinin artışının sürdüğüne ve globalleştiğine dikkati çeken Öztürk, yaşlı nüfusun giderek artmasıyla inme sıklığının da arttığını vurguladı.
Öztürk, inme ile mücadele eden bütün nöroloji derneklerinin hastalığın tanınması, önlenmesi, inme merkezlerinde etkin akut tedavi ve inme sonrası rehabilitasyonun geliştirilmesi için hedefler oluşturduklarına işaret ederek, „Bu hedefler Avrupa Konseyi ve ülke sağlık bakanlıklarıyla paylaşılmaktadır. 2030 yılı için uluslararası hedef, inmeyi yüzde 10 azaltmak ve inme hastalarının yüzde 90’ının inme ünitelerinde izlenmesini sağlamaktır. Türkiye’de yılda 40 bin kişinin inme nedeniyle hayatını kaybettiğini düşünürsek, 2030 yılında en az 4 bin kişinin hayatının kurtulması anlamına gelmektedir“ diye konuştu.
„RİSK FAKTÖRLERİ ENGELLENİRSE İNMEYİ YÜZDE 90 ENGELLEYEBİLİRİZ“
İnmenin risk faktörleri sıralamasında hiper tansiyonun birinci olduğunu vurgulayan Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
„Hipertansiyon, inmelerin yüzde 40’ından sorumlu. Ülkemizde de aynı şekilde. Bunu kötü beslenme alışkanlıkları, yüksek yağlı diyet ya da sodyum oranı yüksek diyet takip ediyor. Yani tuz tüketimini kısıtlamanın bile inme sıklığını azaltacağını öngörebiliriz. Obezite, sigara kullanımı, kalp hastalıkları özellikle ritim bozuklukları, inme risk faktörlerinin başında geliyor. Obezite, bütün dünyada ne yazık ki artan bir risk. Buna bağlı olarak diyabet oranı arttı. Uyku apneleri, sigara, alkol kullanımı bir risk faktörü. Hava kirliliği yine yeni eklenen bir risk faktörü. Yeterince fiziksel egzersiz yapmama da inmeyi tetikliyor. Günde yarım saat orta ritimde yürümek, inmeyi büyük ölçüde önleyebiliyor. Bütün inme risk faktörleri engellenirse, inmeyi yüzde 90 oranında engelleyebiliriz.“
Öztürk, bu hedeflere ulaşmayı amaçladıklarını ve geçen yıl ilki yapılan, inmeyi her yönüyle bilimsel ve stratejik olarak gözden geçiren Türkiye İnme Akademisi’nin bu amaca ulaşmada çok önemli katkıları olacağına inandıklarını dile getirerek, ülkede inme tanı ve tedavi sistemini kurup uygulayan nörologların bu toplantıdan sonra daha da donanımlı olarak hizmet vermeye devam edeceklerini söyledi.
„TÜRKİYE’DE İNME MERKEZLERİNİN SAYISI HIZLA ARTIYOR“
Türk Nöroloji Derneği Girişimsel Nöroloji Bilimsel Çalışma Grubu Moderatörü Prof. Dr. Özcan Özdemir de beynin ana damar tıkanıklığına bağlı inmelerde genellikle bulgular oluştuktan sonra ilk 6 saat içinde anjiyo yoluyla beyin damarındaki pıhtının değişik cihazlarla alınması sonucu normalde başkasına bağımlı olabilecek hastaların yüzde 50-60’ının kendi yaşamlarını bağımsız olarak yaşayabildiklerini anlattı.
Bu gelişmeyle son zamanlarda tıp literatüründe rastlanabilecek en dramatik iyileşmenin elde edildiğini aktaran Özdemir, „Kateter yolu ile müdahale, ülkemizde nörologlar tarafından belli bir eğitim sonrasında yapılmaktadır. 2018 yılı içinde toplam 20 merkezde, 28 girişimsel vasküler nörolog Türkiye’nin değişik yerlerinde kateter yolu ile pıhtı alma işlemini yapmaktadır. Amacımız bu sayıyı ciddi bir eğitim stratejisi ile arttırmaktır. Türkiye’de inme merkezleri ve girişimsel nörologların sayısı hızla artıyor“ ifadelerini kullandı.
„ERKEN TANI, ERKEN MÜDAHALE İMKANI VERİYOR“
Türk Nöroloji Derneği Nörolojik Yoğun Bakım Bilimsel Çalışma Grubu Moderatörü Prof. Dr. Ethem Murat Arsava ise inmenin engellenmesi, tanısının konması ve tedavi edilmesi bakımından strateji geliştirmenin çok zor bir hastalık olduğunu belirtti.
İnme hastalığının zorluklarının altında iki önemli nedenin ön plana çıktığına işaret eden Arsava, inmenin tanısı ve tedavisi konusunda şu bilgileri verdi:
„Sık görülen bir hastalık olduğu gerçeği ve tanıdan tedaviye giden süreçte sürekli olarak zamana karşı yarış içerisinde olduğunuz bir hastalık olması. Diğer bir ifade ile tanı-tedavi anlamında yapacağınız planlamada tüm ülke genelini kapsayacak bir strateji gütmeniz ve bu strateji bünyesindeki hedeflere hızlı bir şekilde ulaşmanız gerekiyor. Erken tanı, bize erken müdahale imkanı veriyor. İnme başladıktan sonraki ilk 4 buçuk saat içerisinde tıkanan damarı açabilecek ilaç tedavisi verebiliyoruz. İlk 6 saat içerisinde gelen, hatta bazen daha da geç zaman dilimlerinde bizlere ulaşan belirli hastalara anjiyografi yöntemi ile damar açıcı uygulamalar yapabiliyoruz. Hasta erken dönemde inme merkezlerine ulaşırsa inme ile ilişkili komplikasyonları daha rahat engelleyebiliyoruz.“
VİDEO: TÜRKİYE’DE HER 2-3 DAKİKADA BİR KİŞİ İNME GEÇİRİYOR
[ad_2]
Kaynak