[ad_1]
Halk arasında hastalık hastalığı olarak bilinen hipokondriyazis, kişinin bedeninde görülen bazı belirtileri gerçekçi olmayan bir biçimde anlamlandırması ve yanlış yorumlamasına bağlı olarak gelişen psikolojik bir rahatsızlık olarak tanımlanıyor. Hipokondriyazis hastası olan kişinin ciddi bir hastalığı olduğu ya da olabileceği düşüncesiyle yoğun korku ve kaygı yaşadığını anlatan Öğr. Görevlisi Uzman Psikolog Birgül Özgüvenç, “Hipokondriyazis görülen kişilere gerekli tıbbi değerlendirmeler yapılsa da, sağlıklı olduğu konusunda güvence verilse de hasta olmadıkları konusunda ikna olmazlar ve hastalıkla ilgili kaygı ve korkuları devamlılık gösterir. Kişiler, “Başım ağrıyor, beynimde tümör olabilir. Nefes alamıyorum. Kalp krizi geçiriyor olabilirim. Midem ağrıyor, acaba mide kanaması mı geçiriyorum?” şeklinde konuşmalarla ya da benzeri düşüncelerle kendini ifade eder. Ancak bu kişilerin bir hastalıkları bulunduğuna ilişkin inançları bu hastalıkların gerçek belirtileriyle pek uyumlu değildir” diyor.
Hipokondriyazis hastaları hastalıkları sürekli araştırır
Bedenimizde hissettiğimiz hafif bir sızı, ağrı, kalp atımları, bağırsak hareketleri, terleme gibi olağan vücut işlevleri üzerinde aşırı durulması ve her belirtinin hastalıkla ilişkilendirilmesi hipokondriyazis hastasının en belirgin özelliği olduğunu anlatan Özgüvenç, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hasta belirtileri, bulguları kuşkulandığı hastalığa bağlar ve bunların anlamı, gerçekliği ve nedenleri üzerinde düşünür. Bu kişiler vücudunda tek bir bölgeye ve hastalığa odaklanabileceği gibi birçok bölge ve hastalığa odaklanabilir. Hipokondriyazis hastalığı olan kişiler, hastalıklar hakkında araştırma yapar ve okuduklarından etkilenir. Hatta birinin hastalandığını duyduklarında ya da öğrendiklerinde hastalığı kendi vücutlarıyla ilişkilendirmeye çalışırlar. Yakınındaki kişilere devamlı olabileceği hastalıkla ilgili bilgi verir, öğrendiği tıbbi terimleri hastalığın varlığını kanıtlamak için sıkça kullanırlar. İyi olduklarını duymaya dair onay arayışındadırlar. Birçok hasta doktor doktor gezmeyi, bir hastaneden diğerine gitmeyi bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Bu hastalar hekimlerin tıbbi bilgisini sınayıcı bir tavır sergilemekten kaçınmaz.”
Stres hastalığın ortaya çıkmasını tetikleyebilir
Hipokondriyazis’in genellikle 20-30’lu yaşlarda ortaya çıktığını belirten Özgüvenç, hastalığın nedenlerine ilişkin şunları söylüyor: “Hipokondriyazis’in nedenlerine ilişkin yaklaşımlardan biri bu kişilerin fiziksel hastalık eşiklerinin düşük olduğu, sosyal öğrenme modeli ile hasta rolünü benimsedikleri, belirtilerin düşük özgüven ve suçluluk duygularının bir sembolü olduğu yönündedir. Bir diğer yaklaşım ise hastalığın nedenini kişinin başkalarına karşı hissettiği öfkeyi ve düşmanca düşüncelerini içselleştirmesi sonucu, bu duyguların bedensel yakınmalara dönüştürmesi olarak açıklamıştır. Ayrıca kişinin hayatında maruz kaldığı stres kaynakları ile hastalık hastalığının ortaya çıkması ve alevlenmesi arasında ilişki olduğu düşünülmektedir.”
Kişinin sosyal yaşamını etkiliyor
Hipokondriyazis tanısı için kişinin ciddi bir hastalığı olduğu ya da olabileceğine ilişkin endişelerle alevlenen ruhsal durumun en az altı ay sürmesi gerektiğini anlatan Özgüvenç, “Bu hastalık sırasında kişinin sosyal yaşamının etkilenmesi, iş hayatının ve üretkenliğinin hastalık düşüncesi ve kaygılar dolayısıyla sekteye uğraması, kısacası kişinin işlevselliğini yitirmesi öngörülür. Devamlı hasta olduğunuzu düşünen, hayatının büyük bir kısmını hastalık konuşarak ve ilgilenerek geçiren, tıbbi olarak iyi olma haline inanmakta zorlanan kişiler psikolojik yardımla bu sorununun üstesinden gelebilir” diyor.
[ad_2]
Kaynak