fbpx
Kültür

Yerinden Edilenlerin hikayesi: Zorla Yerleştirmeden Yerinden Etmeye

[ad_1]

İletişim Yayınları Sema Erder’in „Zorla Yerleştirmeden Yerinden Etmeye Türkiye’de Değişen İskân Politikaları“ adlı incelemesi ile Murat Belge’nin „Siz isterseniz…‘ Popülizm Üzerine Yazılar“ adlı kitabını; Sâmih Tiryakioğlu’nun çevirdiği Alphonse Daudet’nin „Sapho“ ve Uwe Neumahr’ın Erol Özbek tarafından çevrilen „Miguel de Cervantes Delidolu Bir Hayat“ kitaplarını okurla buluşturdu.

„Siz isterseniz…“

İletişim Yayınları, Murat Belge’nin popülizm üzerine yazdıklarını bir araya getiren „Siz İsterseniz…“ adlı kitabı yayımlıyor. Belge, popülizmi örnekler üzerinden değil bir dönemin ürünü olarak incelerken, AKP’nin uyguladığı politikaların dünya çapında uygulanan popülist politikalarla benzerliklerini ve farklılıklarını da ele alıyor.

Modern dünyanın siyasal yapılanması içinden çıkan bir siyaset biçimi olarak popülizm, son yıllarda „münferit vaka“ olmaktan ziyade global bir eğilim halini aldı. Bu eğilimin bir krize karşı oluşmuş bir tepki, bir cevap olduğunu düşündüren olgular var. Bugün karşı karşıya olduğumuz biçimiyle sağ bir görünüm arz etse de popülizm aynı zamanda sol söylemden ödünç alınmış vaatlerin de taşıyıcılığını yapıyor.

Popülizmin gündeme taşıdığı sorunları temsili demokrasinin ve liberal demokratik değerlerin krizi olarak teşhis eden Murat Belge, bu kitapta yer alan yazılarında popülist eğilimi tek tek örnekler üzerinden değil, bir dönemin ürünü olarak, uluslararası siyasetin geniş çerçevesi içinde kavramayı öneriyor. Belge, Türkiye’deki AKP olgusunun dünya çapındaki popülizm olgusuyla eklemlendiği yerleri, ortak noktaları ve farklılıkları ele alırken popülizmin gündelik tezahürlerine, gündelik siyasetteki etkileri ve yansımalarına da ışık tutuyor.

Sapho

İletişim Yayınları’nın her biri unutulmaz olan eserleri okurla buluşturduğu İletişim Klasikleri dizisi Alphonse Daudet’nin Sapho adlı romanıyla zenginleşiyor. Taşradan Paris’e gelen bir gencin tutku, aşk ve ihtirasla olduğu kadar sanat ile de dolu yaşamını anlatan bu roman, Sâmih Tiryakioğlu’nun titiz çevirisi, önsöz-sonsöz ve görseller ile zenginleşiyor.

Sâmih Tiryakioğlu çevirisi,
Olin H. Moore’un önsözü,
Michael Worton’ın sonsözü,
Yazar ve dönem kronolojisi,
Kitaba dair görsellerle.

Alphonse Daudet’nin, 1884’te yayımlanan ve gençliğinde Marie Rieu’yle yaşadığı ilişkiden izler taşıyan romanı Sapho, çarpıcı bir aşk hikâyesi anlatıyor.
Konsolosluk sınavlarına hazırlanmak üzere taşradan Paris’e gelen Jean Gaussin, ilgi duyduğu bohem hayata girebilmek için bir baloya gider. Baloda kendisinden hayli büyük olan Fanny Legrand’la tanışır ve aslında çok da beğenmediği bu kadının isteklerini geri çeviremez. İstediği zaman ayrılacağını düşünerek başladığı ilişki, Fanny’nin, hayran olduğu sanatçıların çoğunun eski sevgilisi, hatta eserlerinin ilham kaynağı olan Sapho’dan başkası olmadığını öğrenip defalarca ayrılma kararı vermesine rağmen yıllarca sürer. Ta ki genç bir kız olan Irène’e âşık olup, Sapho’yu terk edecek gücü kendinde bulana kadar… Daudet’nin kendine has üslûbu ve sürükleyici diliyle kaleme aldığı Sapho, kadın-erkek ilişkilerine dair realist bir bakış sunuyor.
„Alphonse Daudet’nin romanları bildiğim en özgün ve en etkileyici dille ifade edilip kâğıda dökülmüş oldukları için canlıdırlar.“ ÉMILE ZOLA

Miguel de Cervantes

İletişim Yayınları, modern romanın kurucusu Cervantes’i tüm yönleriyle anlatan Miguel de Cervantes-Delidolu Bir Hayat’ı okurlarla buluşturuyor. Uwe Neumahr tarafından kaleme alınan bu biyografi, tarihi belgeler, mektuplar ve tanıklar üzerinden büyük bir yazara dair bilinmeyenleri açığa çıkarıyor. Sürgünden savaşa, esirlikten aile babalığına Cervantes’i tanımak isteyenler için temel bir başvuru kaynağı…

22 yaşındayken bir düello sonrasında İspanya‚dan kaçmak zorunda kalan genç bir sürgün… İnebahtı Deniz Savaşı’nda cesaretiyle ün salmış, çarpışmada sol elini kaybeden gözü pek bir asker… Cezayirli korsanların eline düşen, beş yıllık esareti boyunca defalarca kaçma girişiminde bulunan bir esir… İspanya’ya döndükten sonra Kral II. Felipe adına çalışan bir istihbarat görevlisi ve donanma komiseri… Cinayetle suçlanıp hapse düşen bir aile babası… Kilise tarafından iki defa aforoz edilen, yeraltı dünyasının karanlık işlerine karışan tekinsiz bir adam… Edebiyat dünyasında efsanevi düşmanlıklar yaşayan ve taklitçilerine karşı kendisini savunmak zorunda kalan bir yazar… Hapisanedeyken yazmaya başladığı Don Kişot adlı romanıyla, kendisinden sonra gelen kuşaklara ilham olmuş, modern romanın kurucusu kabul edilen dev bir edebiyatçı… Uwe Neumahr’ın tarihî belgelere, mektuplara ve tanıklıklara dayandırdığı bu titiz çalışması, Miguel de Cervantes’in edebi evreninin penceresini aralarken, kendisi de bir romana benzeyen maceralı ve türlü talihsizliklere rağmen iyimserlik dolu hayatını anlatıyor. Yazar aynı zamanda, okuru 16. yüzyılın çalkantılı dünyasında Córdoba’dan Madrid’e, Roma’dan Napoli’ye, Cezayir’den Sevilla’ya uzanan renkli ve heyecanlı bir yolculuğa çıkartıyor.

Zorla Yerleştirmeden Yerinden Etmeye Türkiye’de Değişen İskân Politikaları

İletişim Yayınları, şehircilik ve nüfus çalışmalarının Türkiye’deki en önemli isimlerinden biri olan Sema Erder’in Zorla Yerleştirmeden Yerinden Etmeye adlı kitabını yayımlıyor. Türkiye ve Yunanistan arasında gerçekleşen nüfus mübadelesinden Kürtlerin, Aleviler’in yaşadıklarına, Balkan göçmenlerinden 80 sonrası „güvenlik amaçlı“ gerçekleştirilen sürgünlere uzanan geniş bir alanda „yerinden edilenlerin“ yaşadıklarını anlatan Erder, yeni iskân kanununun inşaat sektörü ile arasındaki ilişkiyi de tüm çıplaklığıyla açığa çıkarıyor.

Arka kapaktan

Toplum mühendisliği lafının sosyal bilimlerden günlük politikaya sirayet ettiği günümüzde, bu „mühendisliğin“ en etkili araçlarından olan iskân politikalarının pek az dikkat çekmesi, pek az tartışılması, çarpıcı bir çelişki. Şehircilik ve nüfus çalışmalarının ülkemizdeki önemli ustalarından Sema Erder’in kitabı, bu tartışmayı açıyor. Kitap aynı zamanda, Türkiye’nin tarihini iskân politikaları üzerinden okumamızı sağlıyor: Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi… Kürtler ve Aleviler’in zorla yerleştirilmesi… Ulus-devletin yapıtaşı mahiyetindeki 1934 iskân Kanunu… Yeni devletin „kurucu unsuru“ olmaktan „dış Türkler“ statüsüne Balkan göçmenleri… Son „şenlendirme uygulaması“ niteliğindeki 1974 Kıbrıs nüfus yerleştirmesi… 1980’lerin ikinci yarısından sonra „güvenlik amaçlı“ kitlesel sürgünler… Osmanlı’da iskân kurumunun oluşumundan, Cumhuriyet dönemine, yerleştirme ve göçertmenin etkili bir yönetim mekanizması olarak işletildiğini görüyoruz. Erder, günümüzdeki iskân anlayışını süreklilik ve değişim boyutlarıyla ele alırken; gerek afetler gerek kamu yatırımları nedeniyle yerinden edilip mülksüzleştirilenlere de bakıyor ve yeni iskân Kanunu’nun inşaat sektörünün „kolaylaştırıcısı“ olma işlevine dikkat çekiyor.

Kitaptan alıntı

„Ne yazık ki, Türkiye’de toplumun çoğunluğu, geçmişinde göç ve yerleştirmeyle ilgili acılı anıları olsa da, iskân kurumunun bugünkü dışa kapalı ve yabancı korkusuyla zedelenmiş arkaik anlayışını destekliyor. Oysa, bugünün mağdurları olan yabancıların, mültecilerin, sığınmacıların konumu, ancak ‚insan hakları‘ fikrinin yaygın olarak benimsenmesi ve içselleştirilmesiyle iyileşebilir. Aynı şekilde, ne yazık ki, kentlerde ve kırsal alanlarda yerinden edilenler ve kamulaştırma mağdurları adeta çoğunluğun sessizliğine muhataptırlar.“

[ad_2]

Devamini oku >>

Cok okunan

To Top