[ad_1]
Yönetmen ve oyuncu Müfit Can Saçıntı, „Bu toprakların, Anadolu’muzun, Asya’nın, Orta Doğu’nun ve Doğu’nun mizahı zaten içi dolu bir mizah. Yani hep bir meselesi, bir mesajı var. ‚Ye kürküm ye.‘ ya da ‚Parayı veren düdüğü çalar.‘ diyen Nasreddin Hoca’nın mizahı boş bir mizah değil. Bizim masallarımızdan mesela Keloğlan masalının bile bir sosyolojik yapısı, sosyal bir meselesi vardır“ dedi.
5 Ekim’de vizyona girecek yeni filmi, Babamın Ceketi’nin heyecanını yaşanyan Müfit Can Saçıntı, hikayeyi 2000’li yılların başında birlikte çalıştığı Levent Kırca ve Oya Başar için tiyatro metni olarak yazdığını belirterek, o dönem yaşanan bazı olayların ardından projeyi rafa kaldırdıklarını dile getirdi.
Saçıntı, özellikle hikayenin finalini çok sevdiğini aktararak, „Çok orijinal olduğunu düşünüyordum. Rafta kalsın istemedim. Senaryo haline getirdim yaklaşık 16-18 sene sonra. Hann medya destek oldu yapım için. Hayata geçirme fırsatını bulduk. Benim için ilginç yanı şu, yıllar önce Levent Kırca ustama yazdığım baba rolünü şimdi ben oynuyorum. O açıdan kişisel olarak benim için enteresan bir tarafı var bu projenin“ dedi.
Filmde, işsizlik yüzünden evlenemeyen bir gencin, bir yandan da babasıyla çatışmasını ele aldıklarını kaydeden Saçıntı, „Her şeyin değerinin parayla ölçüldüğü günümüzde, sevmek, sevilmek, aile, dostluk, dayanışma gibi parayla satın alınamayan şeylerin aslında gerçek değerler olduğunu anlatmaya, hatırlatmaya çalışıyoruz. Tabii bizim üslubumuzla bunları güldürerek yapmaya çalışıyoruz. Önceki filmlerimizden farklı olarak sadece güldürerek değil, işin içine biraz aksiyon da karıştı. Karate sahneleri var ama dramatik bir kurgu içinde, sırf aksiyon olsun diye değil.“ diye konuştu.
Bir derdi olduğunu ve bunu ele aldığını anlatan Saçıntı şöyle devam etti: „Hikaye anlatırken gereği neyse onu yerine getirdik. Baştan komedi ya da aksiyon filmi demedik. Biz film çekiyoruz. Bu benim yönetmen olarak artık dördüncü filmim. Sosyal içerikli komediler diye tanımlayabilirim. Bir sosyal içeriği var bizimkilerin ama bu çizginin de bana ait olduğunu düşünmüyorum. Bu toprakların, Anadolu’muzun, Asya’nın, Orta Doğu’nun ve Doğu’nun mizahı zaten içi dolu bir mizah. Yani hep bir meselesi bir mesajı var. ‚Ye kürküm ye.‘ ya da ‚Parayı veren düdüğü çalar.‘ diyen Nasreddin Hoca’nın mizahı boş bir mizah değil. Bizim masallarımızdan mesela Keloğlan masalının bile bir sosyolojik yapısı, sosyal bir meselesi vardır. Yoksuldur, padişahın kızını sever. Zenginlik, servet ya da asil sınıf aşka engel olur. Masallarımız bile içi dolu, sosyal içerikli masallar. Sosyal içerikli bir mizah ama mesela Avrupa’nın, Batı’nın, Amerika’nın yani meselesiz komedileri olduğunu da biliyoruz.“
Sinemada gişe filmi ile festival filmi ayrımı yapıldığına dikkati çeken Saçıntı, „Baktığımızda festival filmleri, ‚arthouse‘ denilen kategorideki filmler, seyirciyi neredeyse hiç umursamıyor, yer yer çok seyredilmeyi ayıp kabul ediyorlar dersem yalan olmaz herhalde. Abartmış ya da haksızlık etmiş olmayayım. Gişe filmi denilen kategoride de arkadaşlarımızın genelde işin sanat kısmını, yapamadıklarından değil, bilerek ıskaladıklarını düşünüyorum. Biz hiçbir kategoriye ön yargıyla yaklaşmadan, bütün sahnelerin hakkını vermeye çalıştık.“ değerlendirmesinde bulundu.
Yapımcılığını Hann Medya’nın üstlendiği filmde, Ayşen Gruda, Suat Sungur ve Yalçın Menteş gibi usta isimler ile Müfit Can Saçıntı, Mert Turak, Erkan Can, Elif Nur Kerkük, Banu Manioğlu, Ahmet Arıman, Tuncay Akça, Sami Aksu, Ünal Yeter ve Uğur Demirpehlivan rol aldı.
[ad_2]
Devamini oku >>