[ad_1]
Geniş bir okur kitlesini bilim kurgu klasiklerine kavuşturan İthaki Yayınları’nın başlattığı ve Ray Bradburry, Washington Irving, Arthur Machen, Bram Stoker, Stephen Graham Jones’un eserlerini yayımlayan İthaki Yayınları, geçtiğimiz ay çıkardığı Edgar Allan Poe’nun „Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü“nün ardından seriye H.P. Lovecraft’ın iki kitabıyla devam ediyor. Karanlık Kitaplık serisi H.P. Lovecraft’ın „Deliliğin Dağlarında“ ve „Cthulhu’nun Çağrısı“ ile sürüyor.
Yayınevi bilim kurgu kitaplarından da en son John Scalzi’nin „İmparatorluğun Çöküşü“ ve Roger Zelazny’nin „Bu Ölümsüz“ kitaplarını çıkardı. Ayrıca klasiklerden Charles Dickens’ın „Bir Noel Şarkısı“ ve Mihail Yuryeviç Lermontov’un „Zamanımızın Bir Kahramanı“ romanlarını okura sunan yayınevi, Türkçe edebiyatta da Feryal Tilmaç’ın „Esneyen Adam“, Halit Emrah Dimici’nin „Beceriksiz“ Nil Sakman’ın „Süreyya“ romanlarını yayımladı.
Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü
„Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, Poe’nun yazdığı en büyük eserdir.“ – Jorge Luis Borges
Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, genç ve maceraperest Arthur Gordon Pym’in arkadaşı Augustus’la kaçak olarak bindiği Grampus isimli gemiyle güney denizlerine yaptığı yolculuğu anlatır. Gemide çıkan isyandan sonra Arthur ve arkadaşları hayatta kalmak için yamyamlık, açlık ve kötü hava koşullarına karşı mücadele eder.
Edgar Allan Poe’nun yayımlanmış tek romanı ve en dikkat çeken eserlerinden olan Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, Herman Melville’in Moby Dick, H.P. Lovecraft’ın Delililiğin Dağlarında kitaplarına esin kaynağı olmuş, Jules Verne ise romanın devamını Buzlar Sfenksi adıyla kaleme almıştır.
Güvertede korkunç cinayetler işlenirken kamarandan dışarı çıkmaya cesaret edebilecek misin?
Deliliğin Dağlarında
„Anlatmam gereken gerçeklerden kaçınılmaz olarak kuşku duyulacak; yine de eğer mantıksız ve inanılmaz gözüken şeyleri çıkaracak olsaydım, geriye hiçbir şey kalmazdı.“
Lovecraft’ın neden çağımızın en büyük korku yazarlarından biri olduğunu gösteren ve ona hak ettiği şöhretini kazandıran en hacimli eseri Deliliğin Dağlarında, bir kaçış, yabancılaşma ve yüzleşme öyküsünün yanı sıra tuhaf kurgu türünün de başyapıtı.
Miskatonic Üniversitesi’nden bir ekip araştırma için Antartika’ya gider. Yaptıkları sondajlarda jeolojik bulgulardan çok daha fazlasına rastlarlar. Çağlardır ölü olan bu kıta, insanın gezegen üzerinde ilk yürüyüşünden yıllar yıllar önce yaşayan varlıkların görkemli izlerini korumaktadır derinliklerinde. Ancak onları asıl tehlikeye sürükleyen, „Yüce Eskiler“in dehşet verici şehrini keşfetmeleridir.
„Doğaüstü korkunun en iyi romanlarından biri.“ – Stephen King
„Amerikan edebiyatındaki en iyi kısa romanlardan biri.“ – Michael Chabon
„Deliliğin Dağlarında tam manasıyla bir mücevher.“ – Guillermo Del Toro
Cthulhu’nun Çağrısı
„Lovecraft’ın neden korku edebiyatının ustası olarak anılması gerektiğini gösteren; yabancılığın, dehşetin, tekinsizliğin anlatıldığı toplam yedi öykü var bu kitapta.
Korku ancak gördüğümüzde bilebildiğimiz bir şey midir? Yoksa bilmediğimizi gördüğümüz şey midir? Belli ki Lovecraft bunu sorguluyordu bu öyküleri yazdığı sırada. Hep korkularımızdan ve bilmediklerimizden bahsetmeye çalıştı. Çalıştı diyoruz, çünkü asla tam olarak bahsedilemeyeceğini biliyordu. Tıpkı bu öykülerde olduğu gibi, dehşeti tarif etmek mümkün değildi. Tarif eden ya mezarlığa düştü ya da akıl hastanesine; ya müzisyen oldu ya da ressam; ya aynaya baktığında başkasını gördü ya da denizin dibinde buldu kendisini.
Bu kitap bir dehşet davetiyesi, bir delilik güzellemesi.
Bu, Lovecraft’ın çağrısı…
„Lovecraft’ın eserleri modern korku edebiyatında bir dönüm noktası.“ – Clive Barker
„Lovecraft’ın üslubu ve hayal gücü büyüleyici.“ – Alan Moore
„Stephen King’den Colin Wilson’a, Umberto Eco’dan John Carpenter’a kadar çok farklı insanları etkileyen nadir yazarlardan. Olağanüstü.“ – Neil Gaiman
Dost Körpe’nin yenilenmiş çevirisiyle…
İmparatorluğun Çöküşü – John Scalzi
Scalzi, 21. yüzyılda üretmeye başlayan en büyük bilimkurgu yazarı. Çağımızın Asimov’u ya da Heinlein’ı gibi. En meşhur serisi „Yaşlı Adamın Savaşı“ ki İthaki 2012’de yayımladı. Bu da yeni büyük serisi. 2017 tarihli. Bir ay kadar önce Locus Ödülü’nü kazandı. Sonu yaklaşan İmparatorluk’un çöküşünü engellemek isteyen üç karakterin entrika dolu maceraları anlatılıyor. Dune ve Game of Thrones sevenler için uygun deniyor bir övgüde, altı boş değil…
Bu Ölümsüz – Roger Zelazny
Yeni Bilimkurgu Klasiği. Zelazny bilimkurgunun en üretken ve başarılı yazarlarından – Gaiman ve George Martin’in akıl hocalarından. Daha önce İthaki Yayınları, „Işık Tanrısı“ kitabını yayımlamıştı, bu da en şöhretli ikinci bilimkurgusu. Hugo ödüllü: Birinciliği Dune’la paylaştı. Dünyanın kıyametten sonra artık daha üstün uzaylılar tarafından yalnızca turistik amaçla kullanıldığı, radyasyondan dolayı pek çok mutantın yaşadığı gezegende gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışan bir adamın macerası. Kitabın meraklıları hatırlayacaktır; 20 yıl kadar önce Metis Yayınları’ndan çıkmıştı.
Bir Noel Şarkısı
„Dünya üzerinde kahkaha ve güler yüzlülük kadar karşı konulmaz derecede bulaşıcı olan bir şey yoktur.“
Charles Dickens’ın ünlü eserlerinden, insana dair sıcak ve ürkütücü bir Noel hikâyesi olan Bir Noel Şarkısı, Ebenezer Scrooge’un sıradışı hikâyesini anlatır.
Yıllar önce hayatını kaybeden iş ortağı Marley’nin hayaleti, huysuz, cimri ve Noel ruhundan yoksun Scrooge’un evine gelir ve ona üç hayalet tarafından ziyaret edileceğini söyler. Bunlar, Geçmişin, Şimdinin ve Geleceğin hayaletleridir. Scrooge, bu üç hayaletle birlikte hayatını sonsuza dek değiştirecek bir yolculuğa çıkacaktır.
Gelmiş geçmiş en ünlü Noel hikâyesi olan Bir Noel Şarkısı, soğuk kış gecelerinde içinizi ısıtacak bir eser.
Zamanımızın Bir Kahramanı
„Hızlı akan ve güçlü kurgusuyla okuru kendine bağlamayı başaran bir başyapıt.“ – Vladimir Nabokov
Rus edebiyatının hem ilk psikolojik hem de ilk büyük romanı olan Zamanımızın Bir Kahramanı çağımızın başyapıtlarından. Yirmi yedi yaşında, bir düelloda yaşamını yitiren ve çağının önde gelen şairlerinden olan Lermontov’un Dostoyevski ve Tolstoy gibi ustaları da etkileyen eseri yalnızca Rusya’nın en büyük antikahramanlarından biri değil ayrıca edebiyat tarihinin de en önemli Byronik kahramanlarından biri olan subay Peçorin’in maceralarını anlatıyor.
„Zamanımızın Bir Kahramanı, merhametli beylerim benim, kesinlikle bir portredir, ancak tek bir insanın portresi degˆil: Bu, bizim, gelis¸iminin zirvesindeki bu¨tu¨n kus¸agˆımızın kusurlarından imal edilmis¸ bir portredir. S¸imdi bana tekrar, bir insanın bo¨yle fena olamayacagˆını so¨yleyeceksiniz; ben de size diyecegˆim ki, bu¨tu¨n trajik ve romantik canilerin var olabilecegˆine inanıyorsunuz da, Pec¸orin’in gerc¸ek oldugˆuna mı inanmıyorsunuz? C¸ok daha korkunc¸ ve c¸irkin birilerinin zihninden c¸ıkmıs¸ olanlara hayrandınız da, kendisi de birinin zihninden c¸ıkmıs¸ bu karakter niye merhametinizi kazanmıyor? Onda sizin arzu ettigˆinizden daha c¸ok hakikat oldugˆundan mı yoksa?“
Esneyen Adam
Bu öyküler sanatın ve düşüncenin etrafını karbonmonoksit bulutu gibi saran popüler kültüre, aslolanın değersizleştirilmesine, görünme derdine, temelsizliğe, kültürsüzleşmeye, aşkın, inancın, etiğin, vicdanın kalıplara dökülmesine, aynılaştırma çabalarına, içi boş klişelerin tümüne ve dayatmalara ve hoyratlıklara ve özensizliklere kendi halinde bir karşı çıkıştır.
Beceriksiz
Halit Emrah Dimici ilk romanı „Beceriksiz“de, günümüzün renksiz ve tatsız dünyasından çıkardığı bir kahramanı, korkunç diyarlardan çağırdığı doğaüstü kahramanlarıyla yüzleştirerek her iki dünyayı sorgulayan bir bakış açısı sunuyor. Gizem ve gerilim unsurlarıyla süslü olan bu roman, okurları fantastik bir maceraya davet ediyor.
Süreyya
Sıra dışı, meydan okuyan, direnen, pes etmeyen, bağıran ya da sessizliğe boğan bir kadının kendi gökyüzünü aydınlatmak için yıldızlarını göğe taşıması da denilebilir Süreyya’nın yaptığına. Ruhu cinsiyetsiz, bedeni kadın olan, bütün ayrımcılıkları reddeden birinin kendi olabilmek ve olduğu hali koruyabilmek adına en yakınlarına karşı verdiği mücadelenin öyküsü… Nil Sakman, birçok metne gönderme yaptığı, feminist yazını bir basamak daha yukarı taşıdığı Süreyya’da ısrarla üzerinde durduğu tek bir benliğin „çoğul seslerini“ duymamızı sağlıyor. Belki de başkaldıran, kendine has ve özgün bu sese kulak vermek her şeyi değiştirecektir.
[ad_2]
Devamini oku >>