[ad_1]
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz artırım kararına ilişkin, „Faiz artışı sürpriz değil. Piyasalar bunu büyük oranda fiyatlamıştı, önemli olan geleceğe ilişkin perspektif.“ dedi. Şimşek, NTV’de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Fed’in faiz artırım kararını değerlendiren Şimşek, bunun sürpriz olmadığını, piyasaların kararı büyük oranda fiyatladığını söyledi.
Şimşek, önemli hususun geleceğe ilişkin perspektif olduğunu belirterek, bu perspektifin beklenenden bir miktar daha aşağı indiğini anlattı.Fed’in açıklamasında uzun süredir var olan „parasal koşulların destekleyici olduğuna“ dair bir ifadenin çıkarıldığına dikkati çeken Şimşek, bundan sonraki yol haritasında faiz artışı beklentilerinin nispeten daha güçlü olduğunu bildirdi.
Şimşek, bunun başlangıçta gelişmekte olan ülkeler için olumsuz bir değerlendirme niteliği taşıdığını ancak Türkiye’nin daha önce bu duruma hazırlandığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
„Nihayetinde biz zaten uzun bir süredir ABD kaynaklı para politikasındaki normalleşmenin hızlanabileceğini, küresel dolar likiditesindeki bu sıkışıklığın ABD kaynaklı olarak devam edebileceğini önemli ölçüde içselleştirmiştik. Burada iki önemli husus var. Olay sadece Fed’in fiyat istikrarına yönelik bilanço küçültmesi ve para politikasında normalleşme, faiz artışı değil. Bu tabii küresel dolar likiditesini etkiliyor fakat bu aslında bakıldığında uzun zamana yayılmıştı, bilanço küçültme yönetilebilirdi. Burada esas konu ABD’de vergi reformu yapıldı. Bu reformla bütçe açığının ciddi şekilde artırılması gündemdeydi ve bu da başladı. Bütçe açığının artması da Amerikan hazinesinin daha çok borçlanması anlamına geliyor. Dolayısıyla iki yönlü bir etki söz konusu. Bir taraftan Fed faizleri artırarak bilanço küçültürken, bir taraftan da Amerikan hazinesi vergi reformu ile ortaya çıkan ciddi bütçe açığını finanse etmek için dışarıdan daha çok dolar borçlanıp dolar likiditesini kısıyor. Bu etki önemli, bunları birlikte düşündüğümüzde, bu zaten son dalgalanma.“
Mayıs ayında gelişmekte olan ülkelerden para çıkışının, bu durumun sadece Türkiye’ye özgü olmadığını gösterdiğine işaret eden Şimşek, küresel risk alma iştahında, risk algısında bir değişim yaşandığını dile getirdi.
Şimşek, mayıs ayında gelişmekte olan ülkelerden gerçekleşen çıkışın Kasım 2016’dan bu yana en yüksek düzeyi bulduğunu anımsatarak, „Bu aslında bizim piyasalardaki dalgalanmayı da önemli ölçüde açıklıyor. Geçmişte para politikasının Türkiye’de yeterince net olmadığına, güçlü tepki veremediğine dair genel bir değerlendirme vardı, bu değerlendirme geride kaldı. Hakkını verelim, Merkez Bankası çok güçlü bir şekilde gereğini yaptı, yapmaya devam etti ve ne gerekiyorsa yapacak. Merkez Bankasının bu anlamda sürekli arkasındayız.“ diye konuştu.
„Gelişmeler enflasyonun düşmesi ve cari açığın daralması yönünde“
Türkiye’nin enflasyonu tekrar aşağı yönlü patikaya koyacağının altını çizen Şimşek, gelişmelerin hızla enflasyonun düşmesi ve cari açığın daralması yönünde olduğunu anlattı. „Geçmişin rakamlarına bakmayın.“ diyen Şimşek, geleceğe ilişkin değerlendirmelerde yeniden dengelenme hususunun ancak yılın ikinci yarısında rakamlara yansıyacağını söyledi.
Şimşek, geçen yıldan kalma çok güçlü bir momentum bulunduğunu ifade ederek, „Dolayısıyla yakın geçmişi baz alarak geleceğe bunu taşımayın. Bizim politika setimiz güçlendi. Mesajım piyasaya çok net, para politikası sadece normalleşmedi, sadece güçlü tepki vermedik, sadece vermeye devam etmeyeceğiz, aynı zamanda basitleştirdik, netleştirdik.“ değerlendirmesinde bulundu.
Maliye politikasına ilişkin de kısa vadede gerek imar barışı gerekse vergi yapılandırması yoluyla seçim öncesi milli gelirin en çok yüzde 0,9’una tekabül eden vaatleri karşılayacak bir gelir akışı olduğunu belirten Şimşek, bunun öncesinde de harcama kontrolü ve vergi reformuyla verginin tabana yayılması adımlarıyla kalıcı olarak seçim öncesi vaatleri finanse edecek, kamu maliyesinde ciddi bir kötüleşmeyi engelleyecek tedbirleri ortaya koyduklarını bildirdi.
Şimşek, özellikle firmalarda kur riskinin yönetilmesini, riskin döviz geliri olan firmalarda odaklanmasını sağlayacak düzenlemeyi kısmen mayıs ayında devreye koyduklarını, ikinci kısmını da haziran sonuna kadar şekillendirmiş olacaklarını dile getirdi. Seçime çok kısa bir süre kaldığına dikkati çeken Şimşek, bu sürenin sonunda belirsizliğin ortadan kalkacağını, 5 yıllık yeni bir perspektif olacağını, bunun da reformlara ciddi bir ivme kazandırmak için alan açacağını vurguladı.
„OHAL’in kaldırılması Türkiye’ye bakış açısını olumlu yönde değiştirecek“
Şimşek, fon akışı ve doğrudan yatırımlar anlamında en çok Türkiye algısını bozan hususun olağanüstü hal (OHAL) uygulaması olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
„Çok net bir şekilde, tabiri caizse ‚terörün belini kırdık‘, oyunu Irak’ın içlerine kadar taşıdık, Suriye’de terör koridorunu kırdık. Dolayısıyla terör noktasındaki OHAL’in en önemli gerekçesi buydu ve haklı bir gerekçeydi. Gerçekten Türkiye çok mesafe kazandı. Bu birinci husus, FETÖ tehdidiyle de önemli ölçüde mücadelede sonuç alındı, başarıya ulaşıldı. Cumhurbaşkanımız net bir şekilde ilk işimizin OHAL’i kaldırmak olacağını ifade etti. Bu da dışarıda Türkiye’nin algısını, ülkemize bakış açısını olumlu yönde değiştirecek.“
Kısa vadede mevcut değerlendirmelerin geçerli ve etkili olduğunu belirten Şimşek, „Parasal sıkılaştırma her zaman ABD ekonomisinde ciddi bir kaldıraç. Borç düzeyi yüksek olduğu için en ufak faiz ayarlaması bile reel ekonomiyi etkiliyor. Bu para politikasındaki sıkılaşmayla birlikte yapılan vergi reformunun etkisi, en geç gelecek senenin ilk yarısında sonlanmış olacak.“ ifadesini kullandı.
Şimşek, küresel ekonomide kalıcı, uzun vadeli, yukarı yönlü bir sıkılaştırma trendi öngörmenin çok sağlıklı olmadığını ancak piyasaların çok kısa vadeli bakabildiğini söyledi.
„Türk ekonomisi dayanıklılığını kanıtladı“
OHAL’in kaldırılmasının ekonomiye etkisine ilişkin soru üzerine Şimşek, „Türkiye’nin gerçekliğiyle algısı arasında ciddi makas, bir fark oluşmuştu. Bu algıyla gerçeklik arasındaki farkı kapatma noktasında önemli bir adım.“ dedi. Şimşek, yapısal reformlarla rasyonel, sağlıklı, güçlendirilmiş politika setiyle Türkiye’nin realitesini de ülkenin şoklara karşı kırılganlığını da iyileştireceklerini bildirdi. Türkiye’nin 2010-2017 döneminde Çin ve Hindistan’dan sonra en hızlı büyüyen ekonomi olduğuna işaret eden Şimşek, istihdam artışında da ülkenin dünyanın en başarılı ilk 5 ülkesinden biri olduğunu aktardı.
Yaşanan iç ve dış şoklar, bunlara verilen tepkiler ve özellikle OHAL gibi hususlar nedeniyle reel ekonominin yeterince takdir edilmediğine dikkati
çeken Şimşek, şunları kaydetti:
„Bu algının bir miktar iyileşmesiyle birlikte Türkiye’ye, reel sektöre yönelik ciddi bir şekilde fon akışının artması ihtimali yüksek. Fizik, kimya, mühendislik olsa dersiniz ki ‚Formül şu, 3, 6, 9 ayda olur.“ ama ekonomi çok daha karmaşık bir model, psikolojisi, işin güven tarafı, küresel ilişki ağı var. Buna karşın güzel gelişmeler oluyor. Avrupa ile eski gerilimler geride kaldı. ABD ile Münbiç konusunda genel bir anlaşma çerçevesi var. Suriye‚de DEAŞ önemli ölçüde, Irak’ta neredeyse tamamen çökertildi. Bölücü terör örgütüne karşı biz alan hakimiyeti noktasında hiçbir dönemde olmadığı kadar güçlüyüz. Bunlar önemli konular.“
Şimşek, turizmde ciddi bir toparlanma olduğuna işaret ederek, dış talebin de güçlü olduğunu belirtti. Özellikle komşu ülkelerinin gelirlerinde petrol fiyatlarındaki yükselmeyle birlikle iyileşme olduğunu vurgulayan Şimşek, bunun Türkiye’nin hem müteahhitlik hem turizm sektörü hem de ihracatı açısından önemli olduğunu söyledi.
Dışarıda genel anlamda kurdukları iletişimin, diyaloğun önemli olduğunu dile getiren Şimşek, „İçeride kısmen de olsa sonuçlara ilişkin belirsizlik etkili oluyor. Büyük oranda Türkiye’nin, önü açık bir döneme girdiğini de zaten bir iki hafta içinde göreceğiz. Türkiye ekonomisi direncini ve dayanıklılığını kanıtladı.“ diye konuştu.
[ad_2]
Devamini oku >>