[ad_1]
Piyasalardaki hareketliliği değerlendiren İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin açıklamalarından satır başları:
* Bugün yaşadıklarımız bir krize işaret ediyor mu?
* Bizler olağan zamanlarda pek görünen insanlar değiliz. Ülkenin zor günlerden geçtiği günlerde sorumluluk alma gereği hissediyoruz. Kurlar tahammül sınırlarını aşar seviyelere ulaştı. İş Bankası kurulduğu günden bugüne kadar aynı sorumluluk ile yönetilmektedir. Yine aynı şekilde devam ediyoruz. Kurlar konusunda bize sorumluluk düştüğünü biliyoruz. Belli noktalardan sonra davranışların da rasyonel olmayan paylaşımlarla etkilendiğini görüyorsunuz. Bizler teknik konularla insanları bilinçlendirmezseniz bu tür paylaşımlar dolduruyor.
* 2001 krizi ile bugün yaşananlar aynı şeyler değil. O dönemde öz kaynaklarımız 10 milyar dolarlar seviyesindeydi ve kurlardaki yüzde 30’luk artış öz sermayemizin tamamını götürüyordu. Eğer bu kur artışları o zaman yaşansaydı bankacılık sektörü yerle yeksan olurdu. Bugün aynı sorun söz konusu değil. Sadece sermaye yeterlilik rasyolarımız düşürüyor.
* Sermaye yeterlilik rasyolarının gerilemesi dışında kurlardaki artışın bir diğer etkisi, bankaların kredi verdiği şirketlerin finansal tablolarındaki bozulmaların bankalara yansıması olabilir. Şu anda Türk bankacılık sektöründeki sorunlu kredi oranı yüzde 3 seviyelerinde. Yunanistan’da bu oran yüzde 40’ları aşmış durumda.
* Kurlarda dengeyi bozan spekülatif taleplerdir. Bu arada önemli olan hane halkının işi olmadığı halde dolar alıp satmamasıdır. Hiç bu işlerin içerisinde olmayan insanların bilmediği sularda yüzmesinin ne anlamı var. Geliriniz TL ise dolarla işiniz olmamalı. Bizim bankamızda son hafta içerisindeki alış satışlara baktığımızda, alışlar ve satışlar arasında bir denge var. Nötr durumdayız. Cuma günü ise hacimler artıyor ama yine denge söz konusu… Mevduatlarda bozulma yok, DTH’larda bir artış oldu. Ancak vadesinde önce hareketler ve mevduat kapanması gibi trendler görmüyoruz.
* Kredi kuruluşlarının almış olduğu kararlar benim sorunlarım arasında geliyor. Tutarlı davranışlar görmüyorum. Türkiye uzun yıllar içerisinde almış olduğu yatırım yapılabilir ülke notunu çok kısa bir zamanda kaybetti. Bütün bir milletin yatırım konularını ilgilendiren bir husustur. Ancak bu rayting kuruluşlarının bir nesnellik kuruluşlar olarak görmemek gerek. Bal gibi de politik ve ekonomik konjoktüre göre kararlar alırlar.
*Güney Afrika’nın büyüme oranı yüzde 1,3, Türkiye 7,4, Güney Afrika’da işsizlik yüzde 27,5, Türkiye’de yüzde 10,9… Ama Türkiye’nin kredi notu GÜney Afrika’nın notunun altının da altında.
* Çok açık olarak ifade edeyim. 3 tane rayting şirketi ne demek. Sayısız banka ve sayısız şirket belirsizlik ortamlarında iş yapıyoruz. Ancak koskoca piyasayı 3 tane kurum denetliyor. Peki onların rekabeti nerede! Büyümenizi yüzde 1 olarak görüyor, siz yüzde 5 büyüyorsunuz. Son raporunda revize ettim diyor. Görüyorsunuz ki; pardon bile diyen yok!
* Türkiye’nin bütçe açığının GSYH oranı uzun yıllar yüzde 1 ila 1,5 aralığındaydı. Son dönemde kamu harcamalarının artmasıyla yüzde 2’nin biraz üzerine gelecek. Bu oran bu yılın sonuna doğru yüzde 2,5’lara kadar çıkacağı söyleniyor. Buna rağmen Maastricht kriterlerinde de çok olumlu olarak ayrışıyor.
* Kamu borç stokunda GSYH oranı yüzde 30’ların üzerinde… Avrupa Birliği’nde brçok üyeye göre çok daha iyi durumda.
* Türkiye’nin vadesine 1 yıl kalan borçlarımız 180,6 milyar dolar… İşin rengi o değil, bunları kamuoyuna çok iyi anlatmak gerekiyor. Bunun 102 milyar doları bankacılık sektöründe… Bunların yarısı yurtdışı yerleşiklerin bizde açtıkları mevduat hesapları… Kalan borçlar için Merkez Bankası nezdinde tuttuğumuz rezervlerimiz var. Merkez Bankası’nın döviz rezervleri var. Bir yandan da bizim her an nakde çevirebilir 50 milyar dolar nakdimiz var.
* 73 milyar dolar reel sektörün borcu var. BUnların 48 milyar doları mal ve hizmet karşılığı olan taahhütler… Kalanın 25 milyar doları nakit ödemeler. Borç çevirme oranlarına baktığımızda da yönetilemeyecek pozisyonlar değil.
* Açık pozisyonlar… Bankacılık da açık pozisyon yok, reel sektörde 217 milyar dolar…
* Bu rakamlara bakınca yaşananları ekonomik temellere dayandırmak mümkün değil, o nedenle spekülatif ataklar diyoruz.
* Söylem zamanı değil, artık eylem zamanı. Bugün MB başta olmak üzere tüm uygulamalar çok yerinde. Çok ciddi bir kriz tecrübemiz var. Çabuk refleks gösterilmesi gerekiyordu, öyle de yapıldı. Çok net somut aksiyon planları gerekiyor. İyi niyetli poltika ilişkileri iyileştirir.
* Vatandaşlara uyarımız, bilmedikleri sularda yüzmesinler… 1994 yılından bu yana hazine ve fon yönetiminde görev yaptım. Futures’ı Swap’ı bilirim. 1 dolar dövizle tasarrufum olmamıştır.. Sadece yurt dışına çıkarken ihtiyacım kadar alırım. Fırsatçı yaklaşımlar içinde olmamaları. Kazanç elde edeceğim diye başlarını iş getirmemeleri gerekir.
* Merkez Bankası’ndan bir faiz artışı bekliyorum, olmalı da.
[ad_2]
Devamini oku >>