[ad_1]
Aston Martin Türkiye, uzun zamandır “Bir otomobilimizi test eder misiniz?” deyip duruyordu. Bense duymazdan geliyordum. Allah biliyor ya, adamların bilmem kaç yüz bin Euro’luk otomobilini kullanıp sonra da “Bu ne biçim otomobil!” diye yazmak istemiyordum. Çünkü marka ile ilgili hiç de iyi anılara sahip değildim.
Yıllar önce, çok da göze batmayan iyi bir spor otomobile sahip olmak istemiş ve bir Aston Martin Vantage edinmiştim. Allah biliyor ya, pişmanlığım hala sürer.
Bu kadar güzel ve şık görünen bir otomobilin bu kadar kötü olabileceği aklımın ucundan dahi geçmezdi ama eski Vantage bende tam bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Kaslı, bronzlaşmış, karnında ‘six packs’i ile hava atan ama bu görüntünün altında, son derece önemli sağlık sorunları olan biri gibiydi eski Vantage.
4,7 litrelik motor 380 beygir güç üretiyor ama bu gücü yere aktarma konusunda çok sıkıntı yaşıyordu. Yarı otomatik şanzımanın, berbat bir eski moda debriyaj tarafından katledilmesi, vites değişimlerini 7,4’lük bir deprem haline getiriyordu. Son derece şık iç mekanda, çok ciddi kalite sorunları vardı. Yazdıklarımdan da anlayacağınız gibi nefret etmiştim. Sonunda “Arkadaşlar ben bu otomobilden satın aldım ve iğrendim.
Bir de deneyip kötü şeyler yazmak istemiyorum” demek zorunda kaldım. Ancak aldığım yanıt çok özgüvenliydi. “Fatih Bey, o eskidendi. Her şey sıfırdan yapıldı. Yeni Aston Martin’in eskileriyle alakası yok. Sizin kötü deneyiminizi biliyoruz ve bu yüzden de özellikle sizin denemenizi istiyoruz” karşılığını aldım. “Peki” dedim, “Siz kaşındınız.”
İLGİNÇ BİR TASARIMA SAHİP
Ve Aston Martin Türkiye, önce benim sonra da olası müşterilerinin denemesi için özel olarak bir Vantage getirdi. Otomobil, modelin lansman rengi olan “Limon Yeşili” idi. Benim tarzım olmayan bu rengin, otomobilin hatlarını çok iyi gösterdiğini ve karbon detayları çok iyi öne çıkardığını söylemem lazım. Yeni Vantage Aston Martin’i bu kadar çok benzeyen ama bir o kadar da benzemeyen ilginç bir dizayna sahip. DB11’in ince uzun hatlarından uzak, sanki biraz Porsche havalı, son derece kompakt görüntülü bir spor otomobil. Çizgileri çok güzel. Görüntü çok dengeli ve tam bir yarış otomobili gibi.
Ön çamurluktaki Aston Martin’e mahsus metal çizgili havalandırma deliği, metalinden arındırılmış ve farklı bir görünüme bürünmüş. Ön ızgaradan giren havanın, frenleri soğuttuktan sonra buradan dışarı akması sağlanmış. Ön ızgara demişken, yeni Vantage’da bildiğimiz, alıştığımız, ezberlediğimiz, markanın alameti farikası olmuş Aston Martin havalandırma ızgarası yok. Yerine kimi spor otomobillerde gördüğümüz kümes teli gibi bir ızgara var. Otomobile daha serseri, daha sert bir görünüm vermiş ama amaç o değil.
Daha sonra konuştuğum markanın dizayn şefi, “Bu ızgarayı atarak 25 kiloluk bir yükten kurtulduk. Hem de otomobilin en önünde ve ağırlık dengesini en fazla etkileyecek noktada. Kötü mü yapmışız?” dedi. Açık söyleyeyim bence bir mahzuru yok. Hatta iyi bile olmuş.
Ön farlar da değişmiş. Diğer Aston’lara benzemeyen, kısık ve arkaya doğru bombeli uzamayan bir far takmışlar. Biraz eski Uzakdoğulu otomobillere benzeyen bir far. Dizayn şefi, “Evet küçülttük farları. Çünkü ön tarafta yere ihtiyacımız vardı. Led far teknolojisi bize küçük ama güçlü farlar sağlayınca biz de yer kazanmak için ufalttık. Böylece motor için biraz daha fazla yerimiz oldu” dedi.
KASLI GÖRÜNTÜ MÜTHİŞ
Yeni Vantage’ın en iddialı yeri ise muhtemelen arkası olmuş. Bu otomobil genelde arkadan görüneceği için olsa gerek arka tarafı bayağı güzelleştirmişler. Otomobilin arkasını boydan boya kat eden, led lambalar muhtemelen hayatımda gördüğüm en değişik ve bir o kadar da şık arka lambalar olmuş. Aston Martin logosunun altına bir daha A S T O N M A R TI N yazmak biraz abartılı olsa da alttaki difüzör ve karbon çerçeve şahane görünüyor.
Çift taraflı egzos da tam Aston Martin. Otomobilin dizaynı geçmişte de olduğu gibi kusursuz ve çok şık. Arka tarafa doğru hafiften genişleyen yapı, arkadaki kaslı görüntü müthiş. Kullandığım araçta ayrıca opsiyon olarak sunulan karbon tavan ve karbon kaputlar da vardı ki, bu da otomobile ekstra bir hafiflik sağlıyor ama zaten Aston Martin’lerin sorunları buradan sonra başlıyor.
İÇ MEKANA 10 ÜZERİNDEN 9.9
Otomobilin içi eskiden de olduğu gibi çok şık dizayn edilmiş. Fakat bu kez biraz daha sporcu bir görünüm kazandırılmış. Alcantara kaplı spor koltuklar, alcantara kaplı tavan, deri alcantara karbon fiber karışımı orta konsol ve benim bayıldığım alcantara direksiyon simidi müthiş. Şahane bir iç mekan. Saf kan yarışçı bir görünüm ama aynı zamanda çok da şık. 10 üzerinden 9,9.
Gösterge tablosu led bir ekran. Ortada hız saati, çevresinde ise devir saati. Vites butonlarının ortasında klasik Aston Martin start-stop düğmesi. Mercedes’ten alınma bir orta led ekran. Zaten otomobilin entertainment yazılımı da Mercedes’den alınmış. Hem hardware, hem software olarak. Bire bir Mercedes. Bu yüzden de çok kullanışlı. Elektrikli koltukların kumandaları da aynı Mercedes. Otomobilin tüm elektrik elektronik alt yapısı Mercedes’ten geliyor.
Kaputu açınca karşınıza şahane bir sanat eseri çıkıyor. Eski 4,7 litrelik motorun yerini 4 litrelik yeni bir motor almış. 700 cc’lik kaybı fazlasıyla telafi etmek için ise eski atmosferik motorun yerine iki adet turbo takılmış. Karşımızda bir turbo bir V8 duruyor. Alaşım motor bloğu da Mercedes AMG’den temin edilmiş.
Motor çalıştığı zaman İtalyan kadar gürültücü olmay an ama çok keyif veren bir homurtu çıkarıyor. Hele hele sürüş modlarıyla bu ses de giderek daha vahşi bir hal alabiliyor ki, oraya da geleceğiz.
MOTORU 510 BEYGİR GÜÇ ÜRETİYOR
Motora bağlı şanzıman 8 ileri bir ZF. Aynı şanzıman minimal değişikliklerle DB11’e de hizmet ediyor. Arkada ise Aston Martin’in ilk kez kullandığı bir elektronik destekli diferansiyel var. Benim gibi elektronik destekleri sevmeyen birine pek uygun bir fikir değil. Alman orijinli V8 bi–turbo motor tam tamına 510 beygir güç üretiyor. Bu küçük sayılabilecek otomobil için büyük bir güç ama asıl mesele o değil, motorun bir de 685 Nm’lik torku var ki, asıl öldürücü darbe o.
Bu motor yeni Vantage’ı 0’dan 100 kilometre/saat sürate 3,7 saniyede çıkarıyor. Eski Vantage’dan neredeyse bir saniye daha iyi. Son sürat ise 195 mil. Yani 314 km/s. Tüm spor otomobil üreticileri 200 mph barajını aşmak isterken Aston Martin niye 5 mil ile bunu kaybediyor diye markanın üretim müdürüne sordum. “Son sürat o kadar da önemli değil. Esneklik ve hızlanmalar daha kıymetli sürücü için. Kim o süratlere çıkıyor ki! Ama bu zaten bir süper otomobil değil. Bu bir spor otomobil.” dedi.
Benim bu yanıttan anladığım şu oldu: “Babacım bunu 200 mph’nin üzerine çıkarırsak, bunun iki misli fiyata sattığımız DBS’i kime satacağız?”
VİTES DEĞİŞİMLERİ YUMUŞAK
Gelelim sürüş meselesine. Şimdilik işler iyi. Bakalım burada sınıfı geçecek mi, çuvallayacak mı yeni DBS. Bismillah diyerek start butonuna basıyorum. Kaputun altındaki ayı hırıldamaya başlıyor. Gaza hafif dokununca kuyruğuna basılmış gibi böğürme emareleri gösteriyor. D düğmesini basıp yola çıkıyorum. Şöyle bir gaza basıyorum. Aman Allah. Arkadan kamyon çarpmış gibi bir efekt. Kafam koltuğun kafalığına sertçe çarpıyor. Yoldaki toz ve pislik otomobili hafifçe savuruyor. Dikkatli olmak lazım. Belli ki, temiz asfalt istiyor.
İlerledikçe sanki Aston Martin değil de başka bir spor otomobil kullanıyorum. Vites değişimleri gayet yumuşak. İster otomatik yapın, isterseniz direksiyonun arkasında pedallarla fark etmiyor. Sanki Ferrari gibi gayet iyi vites değişimleri. Yeni çift şanzıman geçmişin rezaletine son vermiş. Bravo ZF, bravo AM.
4 FARKLI SÜRÜŞ MODU VAR
Vantage motorlu büyük uyum içinde. Muzzam bir güç ve esneklik var. Ara hızlanmalar kusursuz. Köpek gibi gidiyor. 3. köprü yoluna çıkıyorum. Köklüyorum. Anında 265 km/s. Bassam gidecek daha. Sonra diğer sürüş modlarını denemek istiyorum. Söylemeyi unuttum Vantage’ın 4 farklı sürüş modu var: Normal, Sport, Sport Plus ve Track.
Sportta fazla bir değişiklik yok. SportPlus’ta ise otomobil iyice otomobile benziyor. Elektronik destekler azalıyor. Otomobil tam olarak olmasa da büyük oranda sürücünün kontrolüne giriyor. Zevkin dorukları. Otomobil virajlarda hafif kayarken tam bir orgazm hissi. Müthiş keyif veriyor.
Bu araç için Brembo ile birlikte geliştirilen frenler de çok çok başarılı. Isınma durumundaki tepkilerini ölçmek için peş peşe sert frenler yapıyorum. İlk bir kaç frenden sonra ısınmanın etkisi görülüyor. Ancak ilginçtir, hızla normale dönüyor sonra.200 km/s sürat ile kazık fren deniyor um. İnanılmaz bir şekilde sıfır savrulma ile duruyor. Rekor sayılabilecek bir mesafe diyeceğim ama inip de ölçmedim, bir tarafımdan uydurmayayım ama çok iyi olduğu belli.
Otomobilin boyutları o kadar iyi dengelenmiş ki, yol tutuş sanki bir Porsche Turbo ayarında ki, bu otomobil arkadan itişli. Buna rağmen çok iyi yol tutuyor. Viraj kabiliyeti müthiş. Bol alaşım kullanılarak elde edilen yaklaşık 100 kg daha hafif gövde otomobilin tüm dinamik özelliklerine yansımış.
Bu denemeden sonra söyleyeceğim şu olabilir: Devlet Bahçeli’nin af talebi yasalaşır mı bilmiyorum. Ancak ben Aston Martin’i affettim. Gerçekten yeni, yepyeni bir otomobil olmuş. Markanın Ford’un elinden çıkarak hevesli yatırımcılarla buluşması olumlu bir sonuç vermiş. İngilizleri görürsem “Healthtoyourhands” diyeceğim. Yani “Elinize sağlık.” Anlarlar mı bilmiyorum ama o da onların sorunu.
[ad_2]
Devamini oku >>