fbpx
Haber

Düşler Ülkesi Troya: Ölmedin, ayağa kalk!

[ad_1]

Achilles tabi ki de Truva’ya gider ve gerçekten de evine dönemez. Bir ailesi, karısı, çocukları ve torunları olmaz ve onlar tarafından sevilemez. Huzurlu, sıradan ve uzun bir yaşam yerine huzursuz, sıra dışı ve kısa bir yaşamı tercih eder. Çünkü her ne kadar seçenekler arasında var gibi görünüyor olsa da aslında Achilles için Truva’ya gitmekten başka bir seçenek yoktur ve hiçbir zaman da olmamıştır. Paris için de Helen’i Truva’ya kaçırmaktan başka bir seçenek olmamıştır. Hal böyle olunca Truvalılar için de Helen için savaşmaktan başka seçenek kalmamıştır. Dolayısıyla bu dünyayı karşısına alan bu gözü kör tutku ve aşk, Tanrıları kızdırmış ve sonunda da elimizde Achilles’in kanının son damlasına kadar savaşıp öldüğü meşhur Truva destanı kalmıştır.  

O nedenle seçimler önemlidir insan hayatında ve tutku, yol gösterir. Çünkü insan hayatı sonsuz değildir ve son denilen yer de her an gelebilir. Zaten o nedenle yaşam bu kadar güzeldir. Bir başlangıcı ve bir sonu olduğu için her saniye biriciktir. Dolayısıyla bazı seçimlerin düzeni bozması gerekir. Bazı tutkuların tarihte iz bırakmasına müsaade etmek gerekir. Bazı yanlışların doğru olması gerekir ve bazı aşkların da yarım kalması gerekir. Çünkü hikâyeler ancak böyle yazılabilir. Çünkü destanlar ancak böyle destan olabilir. Çünkü bazı insanlar sırf bu olamayışlar yüzünden şair, yazar, sanatçı ve düşünür olabileceklerdir. Çünkü bazı insanlar bu hayattaki tutkusunun peşinden gitmeyi ancak öyle öğrenebilecek, bu yaşamda olduğunu ancak öyle fark edebilecek ve en nihayetinde de içinde olduğu dünyada yaratması gereken farkı ancak öyle yaratabilecektir.  

Bu yüzden Achilles olmak aslında bize sembolik açıdan bakarsak şunu anlatır. Her ne kadar tutkusu Achilles’i kestirmeden ölüme götürüyor olsa da eğer tutkusunun peşinden gitme cesareti gösterebilirse bu dünyaya her kim olmaya geldiyse o olabilecektir. Her ne kadar mantıksız gibi görünse de özgür seçimi onu Achille’e dönüştürebilecektir. O nedenle Achilles aslında tutkusunun peşinden giderek ölmemiştir aksine tüm gerçekliğiyle yaşamda kalabilmiştir. Çünkü Achilles zaten hayatının bir yerlerinde aslında bu seçimi çoktan yapmıştır. Sadece o güne kadar o seçimi yapmış olduğunu gösterebileceği bir fırsatla karşılaşmadığı için seçiminin üstü örtülü kalmıştır. O nedenle zamanı geldiğinde seçiminin bedelini ödemek Achilles için eve gidiş yolundan farksız olmuştur. Zaten insanın varlığından habersiz olduğu, var mı yok mu tüm bahislere yeri geldiğinde para koyduğu, ruhunun görünmez saçları ve tırnaklarını bir çırpıda büyüten, anlamı bulduran yer de tam olarak burası değil midir?  

Anlam demişken.. Anlam, bu hayatta tutku olmazsa olmayan şeydir ya hani. Tutku da bu dünyaya geliş sebebimize bizi götürecek olan, bu hayatta her ne pahasına olursa olsun açıklanamaz bir dürtü ile gözü kapalı bir şeylerin peşinden gittiğimiz, saati, mekanı ve dünyanın geri kalanını bize unutturabilen şeydir ya hani. İşte o nedenle biz insanlar, bu hayatta bizi heyecanlandıran şeylerin peşinden gitmeye karşı fazlaca meyilliyizdir. O nedenle sıradan döngüler bizi zaman zaman sıkar ve biz de aynı Achilles’in annesinin ona sunduğu gibi seçimler sunarız kendimize. Rutini bozmak veya bozmamak üzerine kurulu seçimlerdir bunlar ve biz her ne kadar bizi heyecanlandıran seçimlerden yana olsak da, gerçek hayatta genelde içinde bulunduğumuz toplumun da verdiği bir cesaretsizlikle tutkularımızın peşinden gitmemeye razı oluruz. Dolayısıyla da Achilles gibi iyi bir savaşçıyken, tarihine iz bırakacak bir savaşta savaşıp destan yazabilecekken sıradan bir yaşama razı olmuş oluruz.  

Bir hayata razı olmak ve bir hayatı yaşamak konusunda ise.. Sanırım diyebileceğim tek şey, yanlış gibi görünen her dönüşün bizi yoldan çıkarıyor gibi görünse de aslında bizi daha da çok yola bağlıyor olduğu. Çünkü insan bu hayatta tüm kaybolduğunu sandığı anlarda tek bir şeyi idrak ediyor o da bu hayatta aslında korkacak hiçbir şeyin olmadığı. İnsan Dünya’daki varlığını gerçek kılan yolculuklara kendini çıkarabildiği müddetçe ihtiyacı olan herşeyi de yolda bulacağından emin olmalı.  

İnandığım şey şu; bu hayatta gitmeniz gereken yere gidiş yolunu bilmiyor olabilirsiniz ama içinizde sizden öte olan bir şeyler gideceğiniz yeri sizden daha iyi biliyor ve oraya ulaşmak sadece tutkunuzu takip etmenizden geçiyor. Emin olun içerdeki o şey, gitmeniz gereken yolu size söylemek için uzun zamandır sizin onu duymanızı bekliyor. Hadi duyun ve kendi Truva’nıza gidin artık.. 

Biliyorsunuzdur bu yıl dünyanın en bilinen ve üzerinde en çok konuşulan antik kentlerinden Troya’nın UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabulünün 20. yıldönümü. O nedenle bu yıl, Kültür ve Turizm Bakanlığınca ‘2018 Troya Yılı’ ilan edildi. Base 2017 sanatçılarından 29 sanatçı da 29 eser yaratarak Troya’yı yeniden yorumladı. İçinde Helen’in, Paris’in aklını başından aldıran güzelliğinden, Truva Savaşı’nı başlatan altın elmaya, meşhur Truva Atı’ndan öldürücü mızraklara, Homeros’un İlyada destanından Tanrılarla insanların bitmek bilmeyen kavgasına kadar Troya’ya ait pek çok hikayenin anlatıldığı sergi 26 Ekim’e kadar Topkapı Sarayı’nın içindeki Darphane -i Amire’de sizleri bekliyor. Gezemeyecekler için ise güzel haber, dijital ortamda 360°’lik bir tur ‘Düşler Ülkesi Troya’ websitesinde sizi bekliyor. (www.duslerulkesitroya.com). 

Tutkunuzun tarihte iz bırakması temennisiyle..  

[ad_2]

Devamini oku >>

Cok okunan

To Top