fbpx
Saglik

400 anneye hayat verdiler

[ad_1]

Hayatın en dramatik olaylarından biri, dokuz ay boyunca yavrusunu kucağına alacağı o büyülü, kutsal anı bekleyen bir kadının ölümü. Geride kalan öksüz çocuğun çığlıkları… Ya da annesiyle birlikte aynı anda hayata veda eden bebeğin sessizliği… Anne ölümleri bir trajedinin dışında, ülkelerin gelişmişlik düzeyini ortaya koyan en önemli parametrelerden biri. Anne ölüm oranları Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından takip ediliyor.

Hamilelik yaşı, anne adayının sağlık durumunun takibi, doğum sırasında ortaya çıkan örneğin kanama gibi sıkıntıların neden aşılamadığı yönündeki sorgulamalar sağlık sistemi hakkında da önemli veriler sunuyor. Dolayısıyla sağlık politikaları belirlenirken, anne – bebek ölümleri önemli bir başlık oluyor. Son olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 100 Günlük İcraat Programı’nda, anne ölüm oranının yüz binde 14’ün altına düşürülmesi için anne ve çocuk sağlığı hizmetlerinin güçlendirilmesi de yer aldı. Türkiye, anne ölüm oranlarında yıllara göre düşüş görülse de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yüz binde 10’un altına inmesi gerekiyor.

NEDİR?

Hürriyet gazetesinden Mesude Erşan’ın haberine göre Dünya Sağlık Örgütü, “Gebelik, doğum ve gebeliğin sonlanmasından sonraki ilk 42 günde görülen kadın ölümleri ‘anne ölümü’ (maternal mortalite) olarak tanımlıyor. Anne ölüm nedenleri arasında en önlenebilir olanı kanama. Bunun dışında, annede görülen doğumsal ya da sonradan ortaya çıkan kalp ve damar, böbrek hastalıkları, hipertansiyon gibi hastalıkların gebelik ve doğum sonrasında iyi yönetilememesi sonucu da anne ölümleri meydana gelebiliyor.

“Hem hayatımı kurtardılar hem de yeniden anne olma imkânı verdiler…” 24 yaşındaki Merve Bayraktar, anne kurtarma timinin yaşama bağladığı yüzlerce kadından biri. Hikâyesini dinlemek için buluştuğumuz Bayraktar, üç ay önce ölümün kıyısından döndüğünü söylüyor. İkizlerine hamileyken önce gebelik tansiyonu arkasından Hellp sendromu (alyuvarların parçalanması, karaciğer enzimlerinin yükselmesi, trombositlerde azalma) yaşamış Bayraktar. Plasentanın yerinden koparak iç kanamaya yol açmasıyla hem kendisi hem bebekleri ölüm riskiyle karşı karşıya kalmış. Özel bir hastanede ilk müdahale yapılırken, kanamanın sürmesi ve durumun daha da kötüleşmesi üzerine kanama timine haber verilmiş. İkizlerini kaybetti ancak Bayraktar, yeniden hayata döndü: “Acil olarak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne nakil oldum. Hemen ameliyata alınmışım. Dokuz gün yoğun bakımdaydım. Bunun dört gününde bilincim kapalıydı. Ekip hem hayatımı hem de rahmimi kurtardı. Yeniden anne olma imkânı verdiler. Şu anda hiçbir sıkıntım yok, normal yaşamıma geri döndüm…”

4 YIL YOLA ÇIKTILAR

Peki, doğum sırasında ölümle burun buruna gelen kadınların hayatını kurtaran bu tim kimlerden oluşuyor, ne zaman kuruldu ve bugüne kadar neler yaptı?

Anne ölümlerinin düşük oranda olduğu gelişmiş ülkelerde de örnekleri bulunan bu projenin fikir babası halen Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nin (TJOD) başkanlığını da yapan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nden Prof. Dr. Ateş Karateke. Proje ilk olarak 2015’te o dönem Prof. Dr. Karateke’nin görev yaptığı Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde başladı. Şu an İstanbul Sağlık İl Müdürü olan Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun büyük desteğiyle kurulan hâlâ çalışmalarına devam eden ilk ekipte şu an Prof. Dr. Karateke ile Doç. Dr. Mehmet Küçükbaş, Doç. Dr. Mesut Polat ve Doç. Dr. Selçuk Selçuk bulunuyor.

ARTIK TÜM KAPILAR AÇIK

Hepsi gönüllü olarak göreve gelen ‘kanama ekibi’ yola ilk çıktıklarında 7 gün 24 saat ilkesiyle ve çağrı yöntemiyle çalışıyordu. Hastaneler riskli durumlarda çağrı merkezini arayınca, ekip hemen duruma müdahale ediyordu. Ancak bazı özel hastanelerin koşulları bu büyük müdahalelere yetmeyince yeni model geliştirildi ve adına da ‘açık kapı modeli’ denildi. Buna göre İstanbul’un Anadolu yakasında Göztepe Araştırma ve Uygulama Hastanesi, Ümraniye Araştırma ve Eğitim Hastanesi ile Marmara Üniversitesi İstanbul Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde birer ekip daha oluşturuldu. Avrupa yakasında ise Okmeydanı ile Kanuni Sultan Süleyman Araştırma ve Uygulama hastanelerinden ekipler projeye katıldı. Böylece İstanbul’da iki yakada toplam 6 ekip bulundukları hastanelerde, kentin hangi bölgesinden gelirse gelsin acil durumlara kapılarını açık tutuyor. Proje başarılı olduğu ve yüzlerce kadının hayatı kurtulduğu için şimdi Sağlık Bakanlığı’nın da desteğiyle özellikle anne ölüm oranının yüksek olduğu illerde yeni ekipler kurulmaya başlandı.

DORĞUDAN ANNE ÖLÜM NEDENLERİ

– Kanama m Hipertansiyon
– Tromboemboli
– Distosi (vücutta aşırı kasılma)
– Enfeksiyon ve düşükler
– Daha önceden (gebelik öncesi) var olan bir hastalık
– Gebelik sırasında gelişen bir hastalık veya hastalıklar
– Obstetrik (doğum ve sonrası) kaynaklı olmayan ancak gebeliğin fizyolojik etkisiyle şiddetlenen sebepler.

DOLAYLI ANNE ÖLÜM NEDENLERİ

– Kalp ve damar hastalıkları
– Beyin damar hastalıkları
– Psikiyatrik bozukluklar
– Enfeksiyonlar
– Neoplazmlar (kanser vb anormal doku büyümeleri)

ÖLÜMÜN KIYISINDAN ALIYORUZ

Dört yılda 400 kadının hayatını kurtaran ekiple Medeniyet Üniversitesi Göztepe Araştırma Uygulama Hastanesi’nde bir araya geldik. Bugüne kadar müdahale ettikleri her kadını ölümün kıyısından alan hekimler şunları anlatıyor…

Prof. Dr. Ateş Karateke: Türkiye’de yılda ortalama 1 milyon 200 bin doğum gerçekleşiyor. Doğum kanamalarının yüzde ikisi ciddi. Ama bazı vakalar çok daha komplike oluyor. Bazı özel hastanelerin altyapısı çok kötü. Temel ilaçlar bile bulunamıyor. Bu kadar doğumun yapıldığı bir ülkede doğumhanelerin mutlaka seviyelendirilmesi gerekiyor. Örneğin ağır gebelik esnasında organ yetmezliği gelişmiş bir hastanın gebeliğinin sonlandırılacağı ya da doğum yapacağı yer yoğun bakımı, görüntüleme sistemi olmayan, 10-25 yataklı bir devlet ya da özel hastane olmamalı. Hastalar bir hastaneden diğerine sevk edilince mortalite (ölüm oranı) ve morbilite (sekel) mutlaka artıyor. Doğum yapılan merkezlerin birinci, ikinci, üçüncü seviye gibi sınıflandırılması gerekiyor. Ciddi problemleri olan gebelere müdahale, üçüncü seviye yani kadın doğum uzmanı, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı, kardiyoloji gibi diğer branşları, kan transfüzyon merkezleri olan yoğun bakımı en üst düzeydeki hastanelerde yapılmalı. Bu, anne ölümlerini önlemede çok büyük önem taşıyor. Bazen kadın hastalıkları ve doğum uzmanları, tek bir hekimin baş edemeyeceği kadar zor kanamalarla karşılaşabiliyor. Doğum sonrası kanama, konusunda kendini geliştirmiş, bilgi birikimli kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının yapacağı bir iş. Stres altında çalışmayı öğrenmek, müdahalede önceliğin ne olduğunu bilmek zorunda. Herkes her şeyi iyi bilmez, yapamaz. Bu ekipler kanamayı durdurmaya, müdahaleye gönül verdi.

UÇAKTAN İNİP EKİBE KATILAN OLUYOR

Doç. Dr. Mehmet Küçükbaş: Ekip ruhuyla çalışıyoruz. 2008 – 2014 arasında Sakarya’da konuyla ilgili deneyim kazandım. 2009’da kentte yüz binde 44 olan anne ölüm hızı 6 yılın sonunda yüz binde 8.7’ye düşmüştü. İstanbul’a tayin edilince de devam ettim. Hastalarımızın geneli genç hastalar. Bunların kaybedilmesi hem aileleri hem de hekimleri için çok yıkıcı. Acil gelen vakaya müdahaleye kim uygunsa o başlıyor, altı kişiye bile çıktığımız oluyor. Uçaktan inip, ekibe katılan oluyor. Çok şükür şimdiye kadar hiç hasta kaybetmedik.

Doç. Dr. Mesut Polat: Hastayı kaybetme korkusunun da etkisiyle çabuk karar almak ve müdahale etmek durumundayız. Hastanın geliş saati hiç belli olmaz. Ekip ruhuyla, 7 gün, 24 saat hazırız hep. Hastanın acilden girdiği andan itibaren ameliyathanede müdahaleye başladığımız ana kadar olan süreyi kısaltabilmek için uğraştık. Dakikalar bile çok önemli. Çünkü dakikada 700 – 800 mililitrelik kanama, hastanın 5-6 dakikada şoka girmesi demek. İyi ve etkili bir ekip olduğumuzu düşünüyorum.

Doç. Dr. Selçuk Selçuk: Yaptığımız iş kutsal. İşin sonunda ölüm ya da yaşam var. Müdahale edilen 400 hastanın, net yüzde 10’u ölümün kıyısından alındı.

 

GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ


[ad_2]

Kaynak

Cok okunan

To Top