fbpx
Kültür

Neil Gaiman'dan İskandinav Mitolojisi

[ad_1]

Neil Gaiman’ın kadim mitolojilerin kaynağına yöneldiği ve kuzey masallarını kendine has üslubuyla anlattığı „İskandinav Mitolojisi“ tüm zamanların en popüler grafik romanlarından biri olan Sandman’in 5. cildi „Sen Oyunu“ İthaki Yayınları’ndan çıkıyor. 21 Eylül’de Gaiman’ın bu kitaplarıyla birlikte Nihan Kaya’nın yıllarca süren çalışmalarını derlediği „İyi Aile Yoktur“, İrem Uzunhasanoğlu’nun „Ufkun Öte Yanı“ adlı romanı ve Ayhan Koç’un „Kara Havadisler Kervanı“ adlı öykü kitabı da raflardaki yerini alacak.

İskandinav Mitolojisi

“Başlangıçtan önce hiçbir şey yoktu: ne toprak vardı ne gökkubbe, ne yıldızlar vardı ne de gökyüzü. Şekilsiz ve şemalsiz, sisten bir alem ile durmadan yanan ateşten bir alemdi var olan.”

Neil Gaiman, eserlerinde fantastik diyarlar yaratırken kadim mitolojilerden her zaman ilham alan bir yazar olmuştur. Şimdi ise dikkatini bu diyarların kaynağına yöneltiyor ve destansı kuzey masallarını kendine has üslubuyla anlatıyor.

İskandinav Mitolojisi’nde yazar mühim İskandinav tanrılarını tasavvur ederken mitlerin aslına sadık kalıyor: Odin, Yüceler Yücesi, bilge, cüretkâr ve kurnaz. Thor, Odin’in oğlu, muazzam kudretine rağmen tanrıların en bilgesi olduğu söylenemez. Ve Loki, Odin’in kan kardeşi, oyunbaz ve önünde kimsenin duramadığı bir düzenbaz.

Gaiman, eski çağa ait bu hikâyeleri tıpkı bir romancı gibi ele alıyor; hikâyeler efsanevi dokuz âlemin yaratılışından başlıyor ve tanrıların, cücelerin, devlerin maceralarıyla devam ediyor. Thor’un çekicinin nasıl çalındığından, içenlere şairane ilhamlar veren bal şarabının kaynağının ne olduğuna kadar pek çok mit Gaiman’ın nüktedan cümleleriyle yeniden hayat buluyor. En nihayetinde her şey tanrıların alacakaranlığında doruğa çıkıyor: Ragnarök’te…

“Gaiman’ın her zamanki gibi yalın ve su gibi akan kelimeleri ortaçağ metinlerinin dramatik gücünü yansıtmayı başarıyor. Hikâyeleri anlatma tarzı yediden yetmişe herkese uygun ve bu hem yerinde hem de akıllıca bir hamle.” – Ursula K. Le Guin

“İskandinav Mitolojisi’nde Gaiman eski mitleri öyle canlı anlatmış ki okurken yatak odam Valhalla’ya dönüşecek sanmaya başladım. Cüceler, devler ve yaratıklar da dahil tüm İskandinav panteonunu bir film ya da roman gibi işliyor. Ne yalan söyleyeyim, kendime göğüs zırhı sipariş etmeme şu kadar kaldı. Takdiminde Gaiman’ın da dediği gibi, bu öyküler dünyayı yaratan ateş ve buzdan başlayıp dünyayı sona erdiren ateş ve buza giden yolculuğu anlatıyor.” – Lidia Yuknavitch

“Bu kitap sayesinde, çocukken severek okuduğum mitler yeni nesle, baştan keşfedilmek üzere anlatılacak. Ne de olsa, tekrar anlatılamayan öyküler unutulmaya mahkumdur ve her neslin bu mitleri yeniden keşfetmesi ve anlaması gerekir.” – Joanne Harris

Sandman 5 – Sen Oyunu

Tüm zamanların hem en popüler, hem de eleştirmenlerce en çok beğenilen grafik romanlarından biri olan SANDMAN, çizgi roman dünyasında olgun ve lirik fantazinin dönüm noktası oldu. Mecranın en aranan sanatçılarının resimlendirdiği seri, modern ve antik mitolojilerin çağdaş kurgularla, tarihi dramalarla ve efsanelerle beraber dokunduğu zengin bir karışım.

SANDMAN serisinin beşinci cildi SEN OYUNU’nda çocukluğun muhayyel manzaraları sahne alır. Düşlem’in unutulmuş bir köşesinde uyanık dünyayı koruyan duvarda bir çatlak oluşur ve bu çatlaktan bir grup New Yorklu genç hem ürkütücü derecede tanıdık hem de rahatsız edici derecede kötücül bir diyara doğru geçiş yaparlar.

Samuel R. Delany’nin sunumuyla

İyi Aile Yoktur

İyi aile yoktur. Ya da paradoks şu ki iyi aile, „İyi aile yoktur“ düsturuyla hareket edebilen ailedir.
İnsanlar çocuk sahibi olduğunda farkında olmadan kendi çocukluğuna dair hisleri yaşar. Çocuğumuzla ilişkimiz, anne-babamızla ilişkimizin devamıdır.

Çocuğumuzla doğru bağ kurma, kendi çocukluğumuzu ve içimizdeki çocuğu tamir etmekle olur. Her insanın içinde anne, baba, çocuk vardır ve güçlü psikoloji aslında, içimizdeki çocuğun güçlü olduğu, saygı gördüğü psikolojidir.

İyi Aile Yoktur sadece anne-babalar değil, çocukluk geçirmiş ve kendisini daha iyi anlamak isteyen her yaşta insan için yazıldı.
Bu kitabın sunduğu farklı bakış açısıyla, neden acı çektiğimiz, sevilmeyi neden isteyip sevgiyi kaybettiğimizde neden üzüldüğümüz, işlerimizi neden ertelediğimiz gibi kendimize dair birçok şeyin altındaki nedeni yepyeni bir gözle, şaşkınlıkla keşfedeceksiniz.

İngiltere’de Essex Üniversitesi’nde Psikanaliz yüksek lisansı yapan, Avrupa ve Amerika’da psikoloji alanında konferanslarda tebliğler sunan ve çocukluk atölyeleriyle ebeveynlerle buluşan Nihan Kaya, yıllarca süren çalışmalarını bu kitapta derliyor.

Ufkun Öte Yanı

Yazar olmak arzusunda genç bir adam hayranlık duyduğu büyük yazarın asistanı olur ve dostluğunu kazanır. Yazar Refika Karahisar asistanı Aren’le elyazmalarını paylaşırken yazma sırlarını ve edebiyatın arka bahçelerinde dönen dolapları da anlatır. Bunların yanında Aren’in ellerine büyük bir sırrı emanet eder. Bu sırrın peşindeyse çok fazla kişi vardır ve Aren aniden kendini yapayalnız bulur. Sırrı korumaya, hayalini kurduğu kitabını yazmaya ve etrafındaki esrarengiz olayları çözmeye çalışırken İstanbul’dan Kıbrıs’a, Edirne’den Yunanistan’a savrulur. Aynı denize kıyısı olan insanların birbirine hiç değmeyen hikâyeleriyle yüzleşir. Kitaplara konu olacak, yüzyıllarca anlatılacak büyük bir aşkın trajedisiyle karşılaştığı an kendisini de tahmin etmediği sürprizler beklemektedir.

İlk kitabı Gitme, Gül Yanakların Solar’la büyük bir çıkış yakalayan İrem Uzunhasanoğlu Ufkun Öte Yanı’nda heyecanını ve akıcılığını hiç kaybetmeyen bir solukta okunacak sürükleyici bir romanla yine karşımızda.

Kara Havadisler Kervanı

Kayıp tanrılar, var olmayan yazarlar, efsunlu denizkızları, gizlenen cinayetler… Bunca muammanın yanında, sıradan yaşamların dikkatli gözlerden kaçmayan detayları. Kara Havadisler Kervanı ağır bir yükü sırtlanıp “Öykü neden ve nasıl yazılır?” sorusunun cevabını da saklıyor sayfalarının arasında.

İlk romanıyla ödül alan yazar Ayhan Koç, Kara Havadisler Kervanı’yla öykücü olarak da rüştünü ispat ediyor. Yazar, ilk öykü kitabı Kara Havadisler Kervanı’yla sıra dışının ayaklarının yere sağlam basabileceğini, sıradan olarak adlandırılanların hiç de basit olmadıklarını gösteriyor. Aforizmalardan arınmış, hicivle harmanlanmış, her öyküde karaktere ve atmosfere özgü farklı bir dil kurarak üslupçu olduğunu da kanıtlıyor.

[ad_2]

Devamini oku >>

Cok okunan

To Top