fbpx
Kültür

Bir beyin cerrahının sınır tanımayan hikâyesi

[ad_1]

Koç Üniversitesi Yayınları Tıp ve Özyaşamöyküsü kategorilerinde „Kabuller: Bir Beyin Cerrahının Sınır Tanımayan Hikâyesi“ ile Felsefe kategorisinde „Dünyanın Neden Var Olmadığı Üzerine“ adlı kitapları yayımladı.

Kabuller: Bir Beyin Cerrahının Sınır Tanımayan Hikâyesi

Kabuller, yaşamını ölüm-kalım aşamasındaki hastaları kurtarmaya adamış bir beyin cerrahı olan Henry Marsh’ın kırk yıllık meslek yaşamına ilişkin bir muhasebe niteliği taşıyor. Kitap, hayatın bütününe ve ölüme dair zihin açıcı bir yaklaşım sunuyor.

Ferit Burak Aydar tarafından Türkçeye kazandırılan kitapta Londra’daki hastanede tedavi ettiği hastalarıyla ilişkilerinden, yurtdışında karşılaştığı zorlu koşullarda insanlara yardım eli uzatma çabasından, yaşamını anlamlı kılmak için seçtiği başka uğraşlardan söz eden Marsh, bir cerrah olarak ikilemlerini, zaman zaman da çaresizliğini dürüstçe dile getiriyor.

Tıp eğitimi aldığı dönemi, genç bir cerrahken yaşadığı önemli deneyimleri, mesleğinin en güç yönlerini, hastalarının yaşamını uzatmak için ortaya koyduğu çabayı anlatırken değindiği noktalar yaşamın ne kadar değerli olduğunu derinden hissettiriyor.

Dünyanın Neden Var Olmadığı Üzerine

Alman filozof Markus Gabriel’in yazdığı kitap, Vedat Çorlu tarafından Türkçeye kazandırıldı. Dünya’nın neden var olmadığını anlamak için, öncelikle bir şeyin var olmasının ne anlama geldiğini çözmek gerektiğini anlatan Gabriel, kitapta „Dünya neden yok?“ sorusunu cevaplarken, okuyucuları felsefece düşünmeye yönlendiriyor ve bunu yaparken de kışkırtıcı, esprili ve anlaşılır bir dil kullanıyor.

„Dünya’nın neden var olmadığını anlamak için, öncelikle bir şeyin var olmasının ne anlama geldiğini çözmek gerek. Bir şey ancak Dünya’da rastlanan bir şeyse vardır, ancak Dünya’nın kendisine, Dünya’da rastlayamıyoruz. En azından ben daha hiç görmedim, hissetmedim ve tatmadım.“

1980 doğumlu Alman filozof Markus Gabriel „Dünya neden yok?“ sorusunu cevaplarken okuyucuları felsefece düşünmeye yönlendiriyor ve bunu yaparken de kışkırtıcı, esprili ve anlaşılır bir dil kullanıyor, hatta okuyucusuna daha en başta söz veriyor: „Bu kitapta felsefi sözcük canavarlarına rastlamayacaksınız.“ Bu yüzden derin felsefi sorular labirentinde okuyucusuna basit bir yol sunuyor: Nereden geliyoruz? Neyin içinde bulunuyoruz? Ve tüm bunlar ne anlama geliyor?

„Tüm bunların ne anlama geldiğini öğrenmek istiyorsak, önce bildiğimizi sandığımız her şeyi unutmamız ve baştan başlamamız gerekiyor,“ diyor Gabriel ve en başından sonuna iyi niyetini sürdürüyor: „Yaşamın anlamı, anlamın kendisindedir; şansımıza pay alabildiğimiz sonsuz anlamla yüzleşmemizdir. Hep mutlu olmayışımız anlaşılır bir şeydir. Mutsuzluğun ve gereksiz acının varoluşu da aynı şekilde gerçektir; insan olmayı yeniden düşünmek ve kendimizi ahlakça iyileştirmek için bir vesile olmalıdır.“

[ad_2]

Devamini oku >>

Cok okunan

To Top