[ad_1]
Sağlığınızın ne durumda olduğunu öğrenip gelişebilecek problemleri önceden tahmin edebilmek için her yıl düzenli sağlık taramalarından geçmeniz şart.
Bu taramaların sıradan ticari check up’lar değil de, sağlık riski analizi gibi planlanmaları ise mühim bir ayrıntı. Bir zamanlar pek moda olan check up’ların, risklerinizi detaylı olarak belirleyip sağlık geleceğinizi tahminde son derece sınırlı oldukları ise kesinleşmiş bir bilgi. Diğer yandan, tıp bilimi de kendini yeniliyor. Kişiye özel, koruyucu, tahmin edici ve erken teşhise odaklı, son derece güvenli sağlık riski taraması metodolojileri geliştiriyor. Fabrikasyon ve ticari amaçlı sıradan check-up’lar da yerlerini hızla sağlık riski taraması programlarına bırakıyor. Siz de rutin check- up’ları bırakıp tercihinizi risk taramalarından yana kullanın.
İYİ HABER: TIPTA 4.0 DEVRİMİ GELİYOR
Önemli bir ayrıntı da şu: Sağlık riski analizlerinde de yavaş yavaş ‘fonksiyonel tıp’ ağırlıklı sağlık taramalarına yönelmemiz lazım. Bu taramalarda, sadece hastalıkları araştırmak yerine hücre, doku ve organların fonksiyonları da detaylı olarak inceleniyor. Daha doğrusu didik didik ediliyor. Nedeni basit: Nasıl ki duran bir arabanın sağlam, pırıl pırıl görünmesi yetmiyor; arabayı çalıştırıp trafiğe sokarak, 100-150 km hızla giderken de çalışmasını kontrol etmeniz gerekiyor; bedende de işler aynen öyle yürüyor. Beynin, kalbin, karaciğer veya böbreklerin istirahat halindeki fonksiyonlarını ölçen kan testlerinin sonuçlarını görüp onlara güvenmeniz yetmiyor. Onların çalışma halinde iken de, yani fonksiyonel durumlarını da değerlendirmeniz gerekiyor. Aslında en doğru yaklaşım da budur. Kısacası “tıpta 4.0 devrimi” başlıyor; “fonksiyonel tıp” sayesinde yeni, detaycı ve doğru sağlık taramaları devreye giriyor.
RİSK TARAMALARININ 5 MÜHİM AYRINTISI
1- YÜKSEK TEKNOLOJİ ŞART
– Yeni teknolojilerin sağlık risklerini ya da sorunlarını belirlemede olağanüstü avantajları var. Öyle ki pek çok hastalığı (veya riski) erken dönemde bile değil, hücrede daha tasarım aşamasındayken bile yakalamamız mümkün olabiliyor. Bütün mesele, bu yeni test ve teknolojilerden en ekonomik ve en doğru biçimde nasıl yararlanılacağını bilmekte. Bu teknolojilerden doğru faydalanabilirseniz, sağlık sorunlarını atlama ya da yanlış teşhis koyma ihtimaliniz azalıyor.
2- TAKIM ÇALIŞMASI VAZGEÇİLMEZ
– Teşhis ve tarama konusunda (tıpkı tedavi veya sağlık bakımı konusunda olduğu gibi) yönetici hekimin, sorumluluğu diğer branş doktorları, psikologlar, diyetisyenler, hemşireler, diş hekimleri ve tabii ki eczacılarla paylaşması gerekiyor. Ama ekibin başında sorumlu, yönetici, “karar verici” olarak deneyimli bir doktorun bulunması şart. Sağlık orkestranızın şefi, yani anahtar kişisi mutlaka bir “doktor” olmalı.
3- İLETİŞİMSİZ OLMAZ
– Sağlık taramalarını planlarken de sonuçlar değerlendirirken de en az zaman ayrılan konu ne yazık ki “iletişim” konusudur ve bu maalesef çok önemli bir yanlıştır. Taramaları planlarken iletişime yeteri kadar zaman ayırmazsanız, o kişide hangi sorunları araştıracağınızı bilemezsiniz. Oysa risk analizi öncesinde doktorunuzla detaylı bir ikili görüşme yapmanız yani sağlam bir iletişim kurmanız lazım. Ayrıca sonuçları ilgili kişiye detaylı olarak aktarmak, yaşam tarzı ile ilgili bilgileri detaylı olarak vermek de çok mühim.
4- PLANLANLAMA YAPILIRKEN ŞU SORULAR YANITLANMALI
– Geçmişte yaşadığınız sağlık sorunları oldu mu, varsa neler? m Mevcut sağlık problemleriniz hangileri? m Genetik mirasınızda neler var? m Kullandığınız ilaçlar veya destekler var mı? Varsa hangileri? m Yaşam tarzınız nasıl? Alkol, sigara kullanıyor musunuz? m Uykunuz, stres seviyeniz ne durumda? m Nasıl besleniyorsunuz?
– Aktiviteniz ne düzeyde?
– Alerjik bir probleminiz var mı? m Egzersiz yapıyor musunuz? m Ruhsal durumunuz ne alemde? Bunları siz söylemezseniz ya da doktorunuz size tek tek sormazsa doğru yanıtı ikiniz de bulamazsınız.
5- DEĞERLENDİRME DETAYLI OLMALI
– “Doktor-hasta iletişimi”ni de tek yönlü düşünmemeniz gerekir. En tecrübeli doktor bile sizin zihninizin içini okuyamaz, aklınızdan geçenleri bilemez. Korku ve endişelerinizin neler olduğunu, sağlığınıza ilişkin tereddütlerinizi tahmin edemez. Bu yüzden de ne yapın edin, bu analizlere ve planlamalara siz de katılın ve ortak olun. Aktif, talepkar, dikkatli, ilgili, bilgili bir “sağlık hizmeti alıcısı” olmaya bakın. Belirli notlar almadan, bir ön hazırlık yapmadan, doktorunuzu görmeden, onunla konuşup detaylı bir muayeneden geçmeden, sadece kan analizi yaptırarak ve/veya bazı cihazlara girip çıkarak sağlık taramasından geçebileceğinizi düşünmeyin.
NASIL BİR PLAN?
Detaylı bir sağlık riski değerlendirmesinden geçmenin ucu bucağı yok. Sadece genetik testlerin faturası bile ciddi rakamları bulabiliyor. Bunlara disbiyozis ve gıda intoleransı gibi hazım sistemi incelemeleri ile fonksiyonel değerlendirmeler de eklenince rakamlar daha da büyüyor. Neyse ki her test herkese lazım değil. Testlerin seçimi kişiye özel planlanıyor. Bu planın da sıradan, fabrikasyon, baştan savma bir plan da olmaması, gereksiz detaylardan uzak durulması gerekiyor. Bana göre sağlık analizleri basitçe iki bölüme ayrılmalı. Birinci bölümde biyokimyasal analizler, ikinci bölüm de ise fiziksel inceleme yani görüntüleme tetkikleri yer almalı.
KİMYASAL ANALİZLER HANGİLERİ?
Biyokimyasal analizlerle kandaki verilere bakıp organlarda, doku ve sistemlerde, hormonal yapılar ve metabolizmada nelerin olup bittiği anlaşılmaya çalışılır. Kalp, karaciğer ve böbreklerin, tiroit, böbreküstü ve hipofiz dahil içsalgı bezlerinin görevlerini doğru yapıp yapmadıkları öğrenilir. Kandaki şeker, insülin dengesi, kolesterol, trigliserid değerleri, inflamasyon/iltihap testleri ve diğer detaylar değerlendirilerek hücre, doku, organ ve damarların sağlığını tehdit eden bir durum olup olmadığı tetkik edilir. Yılda bir kez idrar testi de yaptırılır. Buna detaylı bir “gaita” analizini de ekleyerek gaitada gizli kan testi ve bağırsak floranızın sağlığının kontrolü eklenir. Kas ve kemik kayıplarının hızı incelenir. Asit- baz dengesi belirlenir. Ağır metal seviyeleri izlenir. Kronik iltihap araştırmaları yapılıp bedenin yaşlanma hızı belirlenir.
GÖRÜNTÜLEME TETKİKLERİ NELER OLMALI?
Fiziksel incelemeler içinde Eforlu EKG mutlaka yer alır. Kalp riskiniz yok gibi görünse bile yaş kırkı geçince beş yılda bir eforlu EKG testi ile kalbinizin “yüklenme durumunda” neler yaptığını bilmek lazım. İki-üç, hatta beş yıl ara ile yapılabilecek başka görüntüleme testleri de var. Mesela kemik yoğunluğu ölçümleri. Keza mamografik incelemeler de 2-5 yıl aralıklarla yapılabilir. Bu son iki teste erkeklerden çok kadınların ihtiyacı var. Kolonoskopik tetkiklerde 3-5 yıl ara ile yapılıyor. Yılda bir kez detaylı bir karın içi “ultrasonografik görüntüleme” incelemesinden de geçin. İki yıl ara ile de bir akciğer filmi çektirin. Bu incelemeler de kan analizleri kadar mühimdir. Zira bedendeki her fiziksel değişimin kanda kimyasal bir işareti olmayabiliyor. Mesela karaciğerinizde kocaman bir tümör olmasına rağmen kan testleriniz pırıl pırıl çıkabiliyor. Prostatınızdaki büyümeyi, rahminizdeki miyomu, böbreğinizdeki kisti-nodülü de kan analizlerinde göremeyebiliyorsunuz. Bunları erkenden yakalamanın ve tanımlamanın yolu yıllık ultrasonografik incelemelerden (batın ve pelvis USG, tiroit USG) geçiyor. Görüntüleme incelemeleri yapılırken vücut taraması gibi saçmalıklara gerek yok. PET gibi açık kaçık testlere de lüzum yok. Bu sonuçlar ancak ileri aşama araştırma ve teşhis çabalarında kullanılmalıdır.
[ad_2]
Kaynak