[ad_1]
Kaliforniya Üniversitesi’nde görevli nörobiyologlar, geçtiğimiz aylarda elektrik akımı kullanarak salyangozdan salyangoza RNA (Ribo Nükleik Asit) örneğini aktarmayı başardıklarını duyurdu. Bunu yapabilmek için bir salyangoz, sık aralıklarla elektrik şokları ile uyarıldı. Bu işleme “duyarlandırma” deniliyor. Sonunda öyle bir noktaya gelindi ki, salyangozun derisine hafifçe dokunmak bile şiddetli kasılmalara yol açmaya başladı. Bu durumdaki salyangozun sinir sisteminde alınan RNA , bu işlemin yapılmadığı sıradan bir salyangoza nakledildi.
İşlemden 24 saat sonra hayvan muayene edildiğinde, elektrik şoku eğitiminden geçmiş salyangozdaki davranış ve refleks tepkilerinin aynen gözlendiği saptandı. Deniz salyangozlarıyla yapılan çalışmada aktarım sonrası, nakil yapılan ve hiç elektrik akımına kapılmamış deniz canlısının da elektrik akımına aynı tepkiyi verdiği gözlendi.
Okan Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, bu çalışmanın bunama, Alzheimer ve travma sonrası stres bozukluğu gibi hastalıklar açısından önemli bir adım olduğunu söylüyor.
Dr. Bölükbaşı çalışma için salyangozların seçilmesinin nedenini; “Salyangozların sinir sistemleri son derece basit, insan gibi çok karmaşık bir sinir sistemi olan canlılarda bu gözlemleri yapmak çok zor” diye açıklıyor ve şöyle devam ediyor:
“Geçmişte Nobel ödülü alan “öğrenme” araştırmaları da, yine çok basit bir canlı olan deniz yıldızlarında yapılmıştı. Basit canlılarda sinir sistemi işlevlerini anlamak çok daha kolay. Bu çalışmanın gösterdiği şey şu; RNA’yı kullanarak hafıza nakli yapılabilir. İnsanlarda hafıza kaybı yapan bunama, Alzheimer, travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) gibi durumlarda eğer bir RNA parçası ile öğrenme benzeri değişiklikleri yaratabiliyorsak, yakın bir gelecekte tedavide çok önemli başarılar elde edebiliriz. Ancak önce, sinir sisteminde hafızanın nerede ve ne şekilde depolandığını anlamamız gerekiyor. Bugüne dek sinirbilimde, hafızanın hep sinaptik aralıklardaki kimyasal değişim/dönüşümlerle ilgili olduğu düşünülmüştü.
“BUGÜNKÜ TEKNOLOJİ İLE BİLİNÇ NAKLİ TAM OLARAK MÜMKÜN GÖRÜLMÜYOR”
Sinirbilimde bilincin ne olduğu sorusu da, ortada durmaktadır. Beyin bir “donanım” iken; bilinç, bu ortamda çalışan “yazılım” a benziyor. Beyni oluşturan donanım, fizik, kimya ve moleküler biyolojinin yasalarına göre çalışan bir fiziksel dizgedir. Bu bilmeceyi çözmek için nörobiyologlar, her yıl binlerce makale yayınlıyorlar. Fizik kuralları ile ilgili çalışma ilkelerinin çoğu keşfedildi. Ancak şu ana dek kuantum etkileri ya da ürpertici fizik dışı davranışları açıklayacak bir çalışma modeli ortaya konamadı. Bugünkü teknoloji ile bilinç nakli tam olarak mümkün görülmüyor. Bilinç tam bir fiziki gerçeklik değil. Bilinci epistemolojik bir yekpare kavram olarak göremeyiz. Çok farklı bileşenleri var. Sadece bilinç tepkilerini belki ayrı ayrı olarak, bilişsel bilgi teknolojileri biçiminde bir “çip” modeline kopyalayabiliriz. Ama elde edeceğimiz sonuç, insanda olduğu gibi özbilince sahip olmayacaktır.”
İNSAN ZİHNİ, BAŞKA BEDENE, BİLGİSAYARA YA DA ROBOTA AKTARILABİLİR Mİ?
Şu anki bilgi ve teknoloji düzeyi ile insan zihninin bir başka insanın bedenine veya bir bilgisayara ya da robota aktarılmasının mümkün görünmediğini ve böyle bir çalışma için en az 100 yıla daha ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Dr. Bölükbaşı, “Eğer biz bilinci öz benlik ve bu öz benlikle ilişkili tüm diğer bilişsel işlevler olarak tanımlarsak; bilinç, altta yatan nörolojik yapılar ve biyokimyasal süreçlerin bir üst görüntüsü olarak tanımlanabilir. Biz bu üst görüntüyü altta bulunan yapılar ve süreçlerden ayıramayız. Aksi halde bilincin, birliği bozulur. Belki gelecekte bilinci kopyalamamız mümkün olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
[ad_2]
Kaynak