[ad_1]
Rusya tarihi üzerine pek çok eser kaleme alan tarihçi ve yazar Simon Sebag Montefiore, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan „Romanovlar 1613-1918“ isimli kitabında, “Moğollardan sonra en çarpıcı başarıya ulaşmış imparatorluk kurucuları” olarak nitelediği hanedanın, Korkunç İvan’dan itibaren 300 yıllık hakimiyetinin hikayesini anlatıyor.
Yaşadıkları dönemde yeryüzünün altıda birine hükmeden Romanovların, modern çağın en başarılı hanedanı olduğuna işaret eden tarihçi, 1917 Devrimi’ne kadar işbaşında olan hanedanın hakimiyetinin gerçek son buluşunun Rasputin dönemi olduğunu belirtiyor.
Aynı zamanda ödüllü bir romancı olan Simon Sebag Montefiore, yeni arşiv araştırmalarına dayanan „Romanovlar“da genel bir iktidar incelemesi ve Rusya’ya bugün bile damga vuran imparatorluğun portresini çizmekle kalmıyor, parlak bir edebi üslupla bir zafer ve trajedi, aşk ve ölüm hikâyesi anlatıyor.Öyle ki, „Stalingrad ve Berlin’in Düşüşü 1945″in yazarı Antony Beevor, Montefiore’nin bu kitabını, „Burada anlatılanlarla kıyaslanınca Game of Thrones sıkıcı görünüyor“ diye nitelendiriyor.
Romanovların savaşın harap ettiği bir prensliği dünyanın en büyük imparatorluğuna nasıl dönüştürdüğünü açıklayan Montefiore, hanedana mensup kimi delilikten mustarip kimiyse dehasıyla yükselen 20 hükümdarı tek tek mercek altına alıyor. Simon Sebag Montefiore, „kutsal otokrasi“ imgesi etrafında örülen meşruiyeti ve çarlar ile çariçelerin emperyal hırslarını kitabında betimliyor. Bir yandan „Rusya gibi yönetilmesi kolay olmayan bir ülkede çar olmanın zorluğunu“, saray entrikaları, darbeler, işkence, suikast ve komplo gibi iktidar oyununun mütemmim cüzü çekişmelerle serimleyen yazar, öte yandan hanedanın gizli dünyasını da ortaya koyuyor: Romanovların aile çekişmeleri, seks düşkünlüğü, alkolizm, uyuşturucu hatta şarlatanlık, düzenbazlık ve serfliğe dayalı zenginlik ile çılgınca savurganlık. Ve nihai noktanın Ekim Devrimi ile 1917’de konulacağı baskı ve isyandan oluşan bir kısırdöngünün hikâyesi…
Montefiore, Romanovların yaslandığı nesnel iktidar ilişkilerini de gözardı etmiyor. Her ne kadar çarın mutlak ve sınırsız iktidarından söz edilse de Romanovlar, çok sayıda etniyi barındıran, çok dinli ve sınırları geniş bir imparatorlukta kiliseden, mülklerini korumak isteyen soylulara kadar kurduğu ittifaklar sistemiyle varlığını 300 yıl boyunca sürdürebiliyor. Yazar, aynı şekilde çarların tebası ile ilişkilerinde de baskıcı despottan „müşfik babaya“ değişen iktidar tekniklerini açıklıyor.
Ancak bütün bunlara rağmen Romanovlar yine de tarihin değişmez yasasının belirlediği kaderlerinden kaçamıyorlar. Modern ilişkilerin ve sınıfların gelişiminin önünde bir engel, halklar için de bir „hapishaneye“ dönüşen çarlık rejimi, Ekim Devrimi ile de tarih sahnesinden siliniyor. Montefiore kitabının sonunda Çar Nikolay ile eşi Aleksandra çiftini, Rasputin’in yükselişi ve ortadan kaldırılışını, savaş ve devrimi, bütün ailenin sonradan mitleşmiş hikayelere de dönüşecek olan öldürülmelerini etkileyici bir dille anlatıyor.
Montefiore’nin sürükleyici anlatımıyla okuru içine çeken „Romanovlar“da anlatı sadece hanedan mensuplarıyla ve saraylılarla sınırlı değil, o dünyayı kuşatan ve ona temas eden maceraperestler, devrimciler ve şairlere hatta Tolstoy, Kraliçe Victoria, Lenin gibi tarihsel kişiliklere kadar uzanıyor.
[ad_2]
Devamini oku >>